06

562 66 41
                                    

-Yoongi

Gözlerimi araladığımda kafamın arkasında ıslak ve soğuk baskılar hissediyordum. Kafam eğik olduğu için görüş alanımda sadece bacaklarım vardı ve bulanık görüyordum. Bir iki kere gözlerimi kırpıştırdım. Görüşüm netleşirken son duyduğum ses tonunu işittim.

"Kımıldama. Yaranı temizleyemiyorum."

"Ne?" Sesim oldukça kısık ve boğuk çıkmıştı. Kımıldamayı denediğimde, "Boşa deneme bence, çünkü bağlısın."
Dediğinde bıkkınca nefes verdim.

"En son hatırladığın ne komiser?" Dediğinde, kaşlarımı çatarak düşündüm. En son kafama silah dayamıştı ve.. gerisi yoktu. Derin bir nefes alarak kurumuş dudaklarımı dilim ile nemlendirip konuşmak için araladım ağzımı.

"En son hatırladığım şey, kafama silah dayadığın gerisi yok." Hmm'layıp sonunda kafamdaki baskı yapmayı bırakmıştı. Hafif dokunmuş olsada çok acımıştı. "Bana ne yaptın?"

Önüme gelip eğik olan kafamı, elindeki silah ile çenemin altına baskı yaparak kaldırdı.

Yüzlerimizin yakınlığından faydalanıp yüzünü inceledim. Zümrüt yeşili gözleri gece'nin karanlığında parlıyordu ve göz bebekleri kocamandı. Pürüzsüz cildi benimkinden bi tık koyuydu ama yine de ay gibi parlıyordu.

"Bir silah darbesiyle bayılacak kadar güçsüz müsün Min?"

Sinirle kaşlarımı çatarak konuştum. "Ne alaka amına koyayım." Küfür etmem komikmiş gibi kıkırdamıştı. "Ayrıca çek şu silahı boynum acıyor." Dediğimde silahı daha çok bastırarak kafamı iyice kaldırmıştı.

"Şimdi sana bir kere sorucam Min. O binada ne işin vardı?"

"Sana neden söyleyeyim?"

"Soruma soru ile cevap verme."

"Mal aldığın adamı tanıyor musun? Sende o mallardan kullanıyor musun?"

"Burası senin o sikik sorgu odalarından biri değil. Burda soruları ben sorarım."

"Soru cevap yapmaya ne dersin? Hem sen istediğin soruların cevabını alırsın aynı şekilde bende." Mırıldandığımda silahını sonunda çenemden çekmişti. Karşıma bağdaş kurarak oturup gözlerini benimkilerle buluşturdu.

"İlk ben soruyorum. O mal aldığın adamı tanıyor musun?"

"Teknik olarak, hayır. İlk defa ondan aldım."

"Peki ya-" cümlemi tamamlamama izin vermeden bacağını sert bir şekilde bacağıma vurmuştu. Acı içinde inlediğimde oralı bile olmamış "Bu iki soru oluyor ve ayrıca benim sıram." Diyerek kestirip atmıştı.

"Burda ne işin var?"

"O mal aldığın adamın peşindeyim ve sende mal kullanıyorsun kesin gelmişken seni de tutuklamalıyım."

"Gerizekalı amcık, böyle bir şey mümkün olabilir mi?" Dedikten sonra beni aşağılayıcı şekilde süzüp "Ve bunu sandalyeye bağlıyken mi yapmayı planlıyorsun?" Diyip gülmüştü.

Gözlerimi devirerek sinirle konuştum. "Eğer bağlı olmasaydım yumruğumu o güzel yüzüne geçirirdim."

"Hmm, kesin yaşanır bu."

Off'layıp gözlerimi ayakkabılarıma diktim. Bana yardım edebilirmiydi? Ona güvenmelimiydim? Kafamdaki soruları boşverip direkt konuya girdim. "Benimle iş birliği yap o adamı yakalamam lazım. Masum insanları öldürüyor."

"Peki bundan benim çıkarım ne?"

"Ne istiyorsun?"

Bir süre düşünür gibi yaptıktan sonra yüzüne hiç hoş olmayan bir sırıtış belirdi.

"Bir gününü bana ayırmanı istiyorum Min Yoongi. "


Bölüm sonu...

Keep your heart open for me Where stories live. Discover now