20

430 41 4
                                    

-Yoongi

Ellerimi arabanın camına koydum, alnımı da ellerimin üsttüne koyup gözlerimi kısarak arabanın içini incelemeye başladım.

Araba kayıp olan Miller'a aitti.

Biraz geçte olsa arabasını marketin arka taraflarına park ettiğini öğrendik.

Arabanın içinde göze çarpan hiçbir şey yoktu. Sıkıntıyla nefes verip arabadan uzaklaştım. Marketin içine bakacaktım.

Bundan önce market sahibinden, çalışanlarını arayıp buraya çağırmasını istemiştim.

Market çalışanları ondan haber alamadıklarını ve 4 ay sonra markette iğrenç bir koku olduğunu bu yüzden marketi geçici olarak kapattıklarını söylemiştiler.

Market hala kapalıydı ama biz araştırmak için sahibiyle anlaşma yapmıştık.

Elimdeki anahtar ile market kapısını açtım. Kapı açılır açılmaz iğrenç ve keskin koku yüzünden hızla kapıyı kapattım.

"Bu ne be." Diyerek homurdandım yüzümü ekşiterek ve hoseok'un yanına doğru adımladım.

"Maske verir misin? Markette iğrenç bir koku var."

"Tabii." Dedi ve arabadan maske çıkarıp bana uzattı.

Maskeyi aldım ve taktım. Tekrar marketin önüne geldiğimde derin bir nefes alarak kapıyı açtım.

Maske sayesinde daha az koku alıyordum.

İçerisi karanlık olduğu için telefonumun el fenerini açtım ve etrafa bakındım.

6 aydır kimse buraya uğramadığı için çoğu yer toz olmuştu. Aburcubur, ekmek, ve benzeri olan ürünlerin olduğu reyonları geçtim. Ve soğutucuların oraya doğru adımladım. O keskin kokuyu tekrar alınca gözlerimi sıkıca yumdum. Midem bulanıyordu.

Soğutucularının yanında ki merdiven dikkatimi çekmişti. Merdiven soğutucuların üsttünde olan minder döşeli yere gidiyordu.

Dikkatli bir şekilde merdivenleri tırmandım ve minderlerin üsttüne oturdum.

"Burası niye var amına koyayım?" Diyerek oturuşumu düzeltmeye çalışırken elim boşluğa düşmüştü.

"Siktir!"

Arkadaki boşluğa düşmeden köşeye tutundum. Nefes nefese kalmıştım kısa sürede.

"Düşseydim asla çıkamazdım." Diyerek mırıldandım. Ve o an fark ettim ki o keskin koku buradan geliyordu.

Dikkat ederek boşluğa baktım. Kafası yukarı bakan boş gözler görmek beklediğim bir şey değildi.

"Bu da ne?"

Telefonumu çıkardım ve feneri açtım. Gördüğüm şeyle gözlerim büyümüştü. Bu oydu.

Jack Miller..

"Bu nasıl olabilir?"

Nasıl buraya düşebilirdi?

Hızla merdivenlerden indim ve Vernon'u aradım.

"Yoongi?"

"Marketin içindeyim hemen buraya gel."

"Tamam ama bir şey mi oldu?"

"Kayıp olan Miller'ı bulmuş olabilirim."

"Siktir, ne?"

-

"Biraz daha güçlü iktir Vernon."

"Deniyorum." Diyerek daha fazla güç uyguladı.

"Sikeyim! Hareket et artık!" Dedim ve tüm güçüm ile iktirdim.

Aniden hareket eden soğutucu ile omzumun üsttüne, yere düşmüştüm ama benimle birlikte düşen bir şey vardı.

Ölü bir beden..

"Ölmüş mü?" Sorusunu sorduğunda sağ elimi boynuna yaklaştırdım ve işaret parmağım ile orta parmağımı birleştirip şah damarının üsttüne bastırdım.

"Evet, ölmüş."

Bir kaç dakika sessizlik olmuştu.

"Nasıl.. nasıl oraya düşebilir? Nasıl sesini duyuramaz? Nasıl amına koyayım, nasıl?!"

"Bağırma, beynimi siktin iki dakikada." Dedim ve ölü bedeni inceledim.

Ten rengi solgundu, gözleri açıktı. Parmak uçlarım ile göz kapaklarını kapattım. Çünkü gözleri açık korkunçtu. Çok boş bakıyordu.

"Ne yapacağız?"

"Kamera kayıtlarına bakmak istiyorum."

"Tamam, Jay'i arayacağım." Dedi ve yanımdan uzaklaştı.

Bağdaş kurarak ölü bedene doğru döndüm.

"Senin adına üzgünüm, Jack. Bunları hak etmedin." Diyerek mırıldandım.

Kötü bir ölümdü.

"Jay bana kamera kayıtlarını attı." Hızla yanıma oturdu ve videoyu açtı.

Benim çıktığım gibi merdivenlerden çıktı. Sonra minderlere boylu boyunca uzandı. Uyumak istiyordu sanırım?

Vernon biraz ileri sardı.

Bir şey fark etmiştim. Uykusunda çok hareket ediyordu. Ve o an sağa dönecekken boşluğa düşüyordu. Sonra yardım seslerini duydum, bağırışları, soğutucu hareket etsin diye çırpınışları...

"Tamam, yeter."

Vernon videoyu kapattı.

"Yetkililere haber ver. Alsınlar şunu." Diyerek çıkışa hızlı adımlarla gittim.

Marketten çıkınca, maskenin iplerini kulağımdan çıkardım ve derin bir nefes aldım.

"Sen iyi misin?"

"Eve gitmek istiyorum. Benim yapacağım bir şey yoksa gideceğim."

"Sorun değil, git sen."

"Bir şey olursa ara."

"Tamam."

-

-

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Keep your heart open for me Where stories live. Discover now