3.5

98 15 9
                                    

İKİ YÜZ DOKSAN DOKUZUNCU GÜN

Merlin karnına aldığı darbeyle dünyasının sarsıldığını ve içindeki tüm havanın tek seferde dışarı çıktığını hissederken kollarını karnına doladı ve öksürdü. Öksürmesiyle ağzından gelen kan damlaları bir an midesini bulandırdı ama sakince duvara tutundu.

İki gündür sürekli uyuyordu. Şaşırdığı şey kimsenin ona yaklaşmamasıydı. Yalnızca gelmiş, günlük ekmeği ve suyunu verip gitmişlerdi. Kırbaç yoktu, konuşma yoktu, yakma yoktu, dayak yoktu, alay yoktu... Bunlar Merlin'in son bir yıldır fazlasıyla alıştığı ve bir o kadar da nefret ettiği şeylerdi.

Merlin eliyle ağzının kenarını sildi ve duvara tutunarak, biraz zor da olsa ayağa kalktı. Uyanması için karnını tekmelemenin güzel bir fikir olduğunu düşünecek kadar zihni bozuk tek kişi olan Sarrum'a baktı. Adam ise aldırmadan ona yaklaştı.

Elindeki halatı kaldırdı ve bir ucunu Merlin'in iki kelepçesini birbirine bağlayan, yarım metrelik zincirine dolayıp sıkıca bağladı. Çekiştirerek açılmadığından emin olduktan sonra ggenç büyücünün kusmak ya da bayılana kadar çığlık atmak istemesine neden olan, tiksindirici ama bir o kadar da korkutucu kahkahasını attı ve arkasını dönüp ilerlemeye başladı.

Merlin kolundaki zincir tarafından çekildiği zaman, adamın ipin diğer ucunu elinde tuttuğunu fark etti.

Merlin soru sormadı, burada öğrendiği bir şey varsa, soru sorduğunda mutlaka ceza aldığı olmuştu. On yedi gündür dayak yemiyordu, tekrar kapanan yaralarını açmak ve kanatmak istemiyordu, hele de kaçma fırsatı yakınken.

Tekrar öne doğru çekilen Merlin karşı çıkmakla uğraşmadı ve yavaş adımlarla yürüdü. İlk adımı atığı anda karnında, göğsünde ve ayaklarında patlayan ağrı ile çenesini sıktı. Dişlerini kenetledi ve tek ses çıkarmamak için elinden geleni yaptı.

İkinci adım, üçüncü adım derken zindandan tamamen çıktı ve aniden şafak güneşinin ışıkları gözlerine vurduğunda sertçe başı döndü, yer ayağının altından kaydı. Gözleri yaklaşık bir yıldır sahip olduğu karanlıktan parlak şafak güneşine çıktığında adeta kör oldu.

Merlin kelepçeli ellerini kaldırdı ve yaşlar boşalan, açamadığı ama ışığa alıştırmak zorunda olduğu gözlerini ovaladı. Bu sırada yürütülüyordu.

Sonunda azıcık aralayabildi gözlerini, etrafını birkaç saniye incelemeyi başardı ama gözleri tekrar doldu ve bir kez daha aniden kapattı.

Merlin gözlerini ovalayarak kendine getirmeye çalışırken bir yandan da bağlı olduğu ip tarafından sürükleniyordu. Bir atın kişnemesini duyduğunda olduğu yerde durdu. Sarrum'un ata binişinin sesini duydu ve ardından kolları hızla öne çekildi.

Elleri birden gözlerinden ayrıldığında boşalan yaşlar yanaklarından süzüldü. Yaralı ve iltihaplı, hayati gücünü damla damla kaybettiren bileklerinde patlayan yoğun acıyı hissettiğinde, tüm dünyayı başına toplayacak bir çığlık atmamak için dişlerini birbirine kenetledi.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~•••••••••••••••••••••••~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Saatler sonra Merlin gözlerinin ışığa biraz daha alıştığını hissediyordu. Hâlâ arada birden yaşlarla doluyordu ve kapanan gözleriyle görmeden ilerlemek zorunda kalıyordu ama birkaç dakika boyunca açık tutabiliyordu.

Bilekleri kanıyordu, Merlin bakmaya bile katlanamıyordu. Baktığı zaman acısı artıyormuş gibiydi sanki. Lacivert gözlerini inatla bileklerinden uzak tutuyordu.

Yürümekte zorluk çekse ve neredeyse iki üç adımda bir tökezlese de bir kez bile Sarrum'un durmasını istememişti. Yere çakılıp zorunda kalmadıkça o adamla tek kelime konuşmayacaktı.

Emrys'in İntikamıWhere stories live. Discover now