İçimden, tüm bu kızların kurtulacağını haykırarak öfkemi dindirdim.

Tıpkı diğer kulüplerde yaptığım gibi hepsini çıkaracaktım. İşim bittiğinde bu boktan kulüpten geriye hiçbir şey kalmayacaktı. Sonra bir sonraki şehre, bir sonraki eyalete, gerekirse bir sonraki ülkeye geçecektim.

Yüzümü ifadesiz ve nefesimi düzenli tutmaya çalışırken kulübün geri kalanına odaklandım.

Anlaşılan, insanların kanın tadından ve görüntüsünden hoşlandığı bir yere girmiştim.

Ortam karanlık ve kasvetliydi, içeridekilerin sadizme eğilimli olduğu belliydi.
__________________________________________
(Başkalarına acı çektirerek
zihnen doyum sağlayan kimse.)*


Aydınlatma loştu, siyah duvarlar ve mobilyalar gölgeler tarafından yutulmuş gibi görünüyordu. Kan rengi koyu kırmızı, tüm alana hakimdi. Şeytana tapmayı ve kurban etmeyi temsil eden çok eski resimlerinin etrafındaki kırmızı çerçeveler. Her duvarı süsleyen küçük lambaların etrafındaki kırmızı gölgeler. Kırmızı bardaklar, kül tablaları ve içecekler... Ayrıca gerçek elmas ve kristallerle kaplanmış kırmızı topuklu ayakkabılar ve kıyafetler. Gerçi giydikleri şeye tam olarak kıyafet denemezdi. Daha çok kumaştan ve mücevherlerden yapılmış ipler gibiydi.

Mekanın her tarafından şıklık ve para akıyordu.

"James! Seni burada görmek çok güzel." diye gürledi bir ses arkamdan.

Sakin ama keyifli bir ifade takınarak arkamı dönüp çok iyi tanıdığım bir adamla karşılaştım.

Daniel Boveri.

Başkanın avukatı ve Mark'ın sık sık görüştüğü biriydi. Uzun boylu, esmer ve yakışıklı görüntüsüyle etkileyici bir adamdı. Onu tehditkar bir görünüm veren siyah saçlar, sinsi bir gülümseme ve koyu renk gözlerinin üzerindeki kalın, siyah kaşlar... Adam ellilerinin sonundaydı ama kadınların canını yakarken öyle görünmüyordu.

Dan etrafa özgüven saçıyordu ve konuştuğumuz birkaç seferde, neden başkanın avukatı olduğunu anlamıştım. Tam bir menfaat avcısıydı.
___________
(Çıkar.)*

"Dan, seni gördüğüme sevindim." diye cevap verdim, uzattığı elini sıkıca sararken.

"Seni burada ne zaman göreceğimi merak ediyordum. Mark bir kaç kez seni getirmekten bahsetmişti."

"Bahsetmiştir." diye mırıldandım. Bu benim için yeni bir haberdi.

"Başına gelenler çok talihsiz. Küçük psikopat bir kızın tüm bunları o dördüne yapabildiğine inanamıyorum. Hala cesetlerini bulamadılar, değil mi?"

Mark'ın ölümüyle şoka uğramış gibi görünerek başımı yavaşça salladım.

"Bildiğim kadarıyla bulamadılar dostum."

Yüzümde alaycı bir ifadeyle sırıtarak sordum.

"Kız yandaşlarından falan bahsedip duruyordu, değil mi?"

Sibby'nin akıl hastalığını kendi yararıma kullanmaktan nefret ediyordum ama bu, yüzlerce çocuğu ve kadını kurtarmak anlamına geliyorsa, görevimi yerine getirebilmek için gerektiğinde her şeyi silah olarak kullanacaktım.

Keep your heart open for me Where stories live. Discover now