ON BEŞİNCİ BÖLÜM / Yan Masa

438 4 0
                                    

  Son dönemlerde tanıştığı ve kısa sürede sevdiği arkadaşı Derin'e sözü vardı. Denemeye girdiği dershane, onun dershanesine yakındı. Bir gün deneme çıkışı buluşmak istiyorlardı. Bir gün sonunda buluşabildiler fakat ikinci kez oraya geldiği zaman olaylar biraz daha farklı gelişecekti. O günler unutmak istediği kanayan yarası bir kez daha karşısına çıkacak, ona zor günler yaşatacaktı.

   Derin, Ayda'dan sonra edindiği cool lime alışkanlığını yeni bir siparişi ile taçlandırırken o, masalardan birini seçip oturdu. Bir süre oturdular. Zor bir denemeyi ardında bırakırken konuştukları şeyler aşağı yukarı aynıydı:

-"Sınava çok az kaldı."

-"Evet, çok stresliyim."

-"Seninkini nasıl yapacağız sana bana onu söyle."

-"Boşver böyle iyiyiz, arkadaş kalalım yeter. Asıl senin mesele ne olacak?"

  Konuşma bu birkaç konu arasında dönüp dolaşırken gözü yan masaya takıldı. Tanıdık birileri vardı. Yanlarına gidip rahatsız etmedi. Bir süre sonra kalktılar, selam dahi vermeden kahve dükkanından ayrıldılar. Derin anın tadını çıkarırken Ayda'ya mesajı yetiştirme isteğine kapıldı. O da kalkarlarken emin olduğu iki kişinin arkasında bakakaldı. Lise aşkı ve yeni sevgilisi...

  Bir süre canı konuşmak dahi istemedi. Kıza kaç kez çıkma teklif etmiş, bir kere bile buluşup bir şeyler içmemişlerdi. Şimdi elin oğlu nasıl kızı oradan oraya sürükleyebiliyordu? Onda olmayan nesi vardı? Nesi fazlaydı? Onda eksik olan şey neydi? Sınava birkaç hafta kaldığını fark edince kafasına takmaktan vazgeçti. Bu konuyu sınavdan sonra etraflıca irdelemeye kanaat getirdi. Onun nasıl bir vasıfla o masada bulunduğundan bile emin olamazken, duruma anlam dahi veremezken bugünlerde adım atmanın sağlıklı olmayacağının ayırdına vardı. Derin bir yandan gönlünü almaya çalışıyordu: 

-"Boşver Sina, gerçekten değmez. Çıktığı tipe bak! Muşmula suratlı çocuk..."

  Ayda'nın gözlerini kaçırıp idare eder o çocuk deyişini anımsadı. Belli ki hayallerinin kahramanının gözünde o daha haklıydı. Belki de o kadarını hak ediyordu. İçinden hakkında hayırlı olmasını dilerken sohbete döndü. O günün daha fazla berbat olmasını istemiyordu. Derin'in canını daha fazla sıkmak istemezdi çünkü onun da durumu pek de farklı sayılmazdı. Her gün aldığı kulaktan dolma haberler karşısında bir o yana bir bu yana sürüklendiği günleri yavaş yavaş geride bırakıyordu. Tam anlamıyla kurtulmuş değildi duyduğu hislerden. Gizlemeye çalışmayı başaramadığı... 

   Eski günlerini hatırladı. Lise aşkını etkilemeye, aşkını çaktırmaya çalıştığı günleri... Karantina öncesini, ortaokul dönemlerini... Yan masasına kadar yaklaşmıştı işte. Yüzünü aylardır doğru düzgün görmediği o kızla uzun zaman sonrasında arasında yalnızca metreler kalmıştı. Okulda bile bir metre dahi yanına yaklaşıp gözlerinin içine eski bir dost gibi bakmak içinden gelmiyordu. Biliyordu. Kızın gözünde dosttu. Ortaokulun getirdiği güzel bir arkadaşsın... Yıllığına bıraktığı o cümleyi hatırladı. Durum daha bariz bir hal almış gibiydi artık. Hatta dostu bile olamamıştı. Gecelerini birlikte paylaşmaları, açtığı canlı yayınlarda saatlerce gülmekten ölmeleri, binbir konuda açılan sohbetleri görünüşe bakılırsa gözünde değer bile kazanamamıştı. Bir yanda onu sadece eski ve "iyi bir arkadaş" olarak gören bir kız, diğer yanda onu her geçen saniye daha çok arzulayan, aşkını çaktıramadığı için ilişkisini zora sokan o... Böyle olması gerekiyordu. Derin'e döndü:

- "Artık gözümde değeri milyonda bir. Onu da kaybederse artık... Kendi kaybeder."

   Onu tüm kalbiyle sevmeye hazırken karşılaştığı muamele en büyük gençlik travmalarından biri haline dönüşmüştü. Daha fazla kendini yıpratmamaya kararlıydı. O gün yine bir karar aldı. Kızla iletişimi kesecek, kendine değer veren arkadaşlarıyla vakit geçirecekti. Tabii ki bu karar da bir süre sonra farklı yerlere çekilecekti. Bir süre kararının arkasında duracaktı belki ama, kızı tam anlamıyla unutmaya başlayana dek...

Yanıyor KalbimWhere stories live. Discover now