BEŞİNCİ BÖLÜM / Hiç Utanmadan

513 4 0
                                    


   Müdür yardımcısı sınıfına uğradığında herkes gibi o da az çok konunun ne olduğundan emindi. Beklediği konudan sözü açtı. Yıllık yazmayı bitirmek için son günün bugün olduğunu son kez hatırlattı. Sınıftan gelen konudan bağımsız birkaç soruyu yanıtladıktan duyurusunu yan sınıflara da yapmak üzere sınıfından ayrıldı. Tam da o an, Gülçin hoca hızlı bir şekilde derse devam etti. İntegral işlemeye çalışıyordu. Küçük c harfini eklenemenin ne kadar önemli olduğunu belki de ellinci kez hatırlattıktan sonra sınıfına döndü, kısa bir süre durakladı. Sınıf, bu konu üniversite sınavında çıkmayacağı için dersi dinlemek yerine başka konulardan soru çözüyordu. Hoca ise dersi işlemek zorunda olduğunu belirtmişti. Sınıftan gelen onca itiraza rağmen...
  Teneffüs zili çaldığında herkes günün son iki dersinin kişisel gelişim olduğunu aklından geçirince rahatladı. Rahat bir dersti. O derste yıllık yazmayı erteleyen öğrencilere yıllık yazmaları söylenmişti. Kendisi onlarca arkadaşına yıllık yazdığı için daha yazmayacaktı. Ders zili çaldığında unuttuğu biri olup olmadığını son kez kontrol etti ve kitap almak üzere sınıftan çıktığında katta sadece bir kişi olduğunu fark etti. O kişi, Ayda'nın en yakın arkadaşlarından biri olan Derin'den başkası değildi. O zamanlar pek fazla sohbetleri yoktu. Birbirleri hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorlardı. Kitabını alıp Derin'in yanına gitmeye karar verdi. Yanına vardığında kızın çaresiz bir halde olduğunu fark etti ve sordu:

- "Yıllık mı yazıyorsun?"

- "Yazmaya çalışıyorum ama yazmakta zorlanıyorum."

- "Kime yazıyorsun, bu kadar zorlandığına göre önemli biri olmalı."

- "Ayda'ya."

Derin, Ayda'nın yıllığına bir paragraf bıraktığını anlattığında üzerindeki bu baskının nedenini anladı.

- "Ne yazacağımı bilemiyorum, kafam karıştı."

- "Sakin ol önce, kafanı topla. Muhakkak birlikte pek çok anınız vardır, aklına gelir yavaş yavaş."

  Kız inşallah der gibi baktı. Kızı rahat yazması için yalnız bıraktı ve sınıfa döndü. Sınıf boştu. O zamanlar zorlandığı konulardan biri olan gazlar konusunu soru bankasında aradı, bir süre sonra ilk soru üzerine kafa yormaya başlamıştı bile. Üçüncü teste geçtikten hemen sonra yan sınıftan bir grup sınıfa girdi. Kafasını kaldırdığında kalbini çalan o kızın da grupta olduğunu fark etmesi uzun sürmedi. Yanında onlarca kızlı erkekli yeni arkadaşı ile halinden memnun gözüküyordu. İçi burkuldu, bir yıldır doğru düzgün konuşamadıklarını hatırladığında yüreği sızladı.Gruptan çok fazla ses çıkmasını sorun etmedi. Ara sıra soru çözüyor, ara sıra kendini kafasını kaldırıp çaktırmadan kıza bakarken buluyordu. Bir bakışında kısa süreliğine göz göze geldiler. Hemen gözlerini kaçırdı. Zorlanıyordu. Sorular o an zor gelmeye başladı. Böyle hissettiği her an zihnini boşaltmak için ara verirdi ancak o gün kendisini daima dışlayan o grubun neşeli kahkahalarını işitmek onu daha da hırslandırmıştı. Kulaklığını taktı, tam da o kızı unutmak için geçen sene hazırladığı çalma listesine tıkladı. Rastgele çalmaya karar verdi. Kulaklıklarından Seninle Başım Dertte çalmaya başladığında hüzünlendi. Hüznünü belli etmemekte bir an için zorlandı, gözleri doldu. Saçını düzeltti, kendini toparladı. Bir süre kıza bakmadan soru çözmeye devam etti. Sinem hocanın yeni gelen gruba soru çözmeleri için sert uyarıda bulunmasıyla bir an irkildi. Gruptakiler, yorulmuş olmalı ki yıllık yazdıklarını belirterek durumu geçiştirdi. Bazıları gerçekten yıllık yazmaya başladı. Okulun bitmesine on dakika kala soru çözmeyi altıncı testi bitirince noktaladı. Yorgun gözlerle çevresine göz gezdirirken gördüklerine inanamadı. Senelerini verdiği kız, bir oğlanın omzuna başını yaslamış, ona bakıyordu. Anlam veremiyordu. Sözcükler boğazında düğümlendi. Ayakları karıncalandı. Kalp atışları hızlandı. Çantasını toplayıp erken olmasına aldırmadan bir hışımla sınıftan çıktı. Ayda ile göz göze geldi. Onunla konuşmak için uygun bir zaman olmadığına emindi. Yanlış anlamaması için bir sorun olmadığını vücut diliyle anlattı. Kendini tuvalette attı. Cem Adrian'ın Ben Seni Çok Sevdim parçası çalmaya başlayınca gözyaşlarını tutamadı. Gözyaşları musluğun suyuna karıştı. Yüzünü yıkadı, aynadaki görüntüsüyle göz göze geldi. Hayal kırıklığına uğramıştı, çaresiz hissediyordu. Sinirliydi ama hüzünlüydü. Yapamadığı şeyleri aklına getirince içinden kendisine sitem etti. Tuvalet dolunca kendini dışarı attı. Hızlı adımlarla servise yöneldi. Alışkanlık haline getirdiği yürüyüşünü yaparken sinirliydi. Bu sebepten yürüyüş o gün hayli kısa sürdü. Onlarca arkadaşıyla zoraki bir gülümseme ile vedalaştı. Çok geçmeden servis hareket etti. Yorgun gözlerle başını cama yasladı. Gününün böyle bitmesi hiç hoşuna gitmemişti. Oğlanla kız arasında bir şeyler olup olmadığını anlamaya karar verdi. Bir şekilde öğrenecekti. Durum ortada gibi gözükse de içinde daima umut besleyen biriydi. Spotify, o gün gerçekten inanılmaz seçimler yapıyordu. Gripin'den Hiç Utanmadan parçası çalmaya başlayınca şarkının gününü özetlediğini düşünmeden edemedi ve o gün ilk defa nakarat dizelerini gerçekten hissetti. Sözcükler kalbine adeta mıhlandı.

Oysa senin
Hiç utanmadan aklından neler geçiyor
Başın kimlerin omzuna düşüyor
Yanında götürdüğün mutluluklar
Beni hep teğet geçiyor

Hiç utanmadan...

Yanıyor KalbimWhere stories live. Discover now