Bölüm 4-4 Aysız gecenin altında canavarlar

303 98 10
                                    

Terven gözlerini açtığında Noksul çadırlarından birinde olduğunu hatırladı. Ana çadıra yakın revirlerden bir tanesiydi, bu revir soylular ve üst rütbeliler içindi bu çadırlar en çok doktorun, druidin ve ilacın olduğu çadırlardı. Ayrıca genç şövalye çırakları buraya hasta taşımakla görevlilerdi, geri kalan yaralı askerler savaş bitene kadar taşınmazlardı.
"Ne garip" Diye düşündü Terven. "Savaş meydanında bile zengin ve nüfuzluysan kurtulma şansın daha fazla, nispeten tabii. O meydanı gördükten sonra bu çadırın o kadarda önemli olduğunu düşünmüyorum."
"Sonrası için önemli ama."
Terven aniden yerinden sıçradı, sesin geldiği tarafa bakınca hemen yanında sandalyede oturan Esuna'yı fark etti. "Demin orada sandalye yoktu."
"Bir saattir uyuyorsun."
"Zihnimi mi okudun sen?"
"Hayır söylediğin her şeyi sesli söyledin. İlk defa böyle bir deneyim yaşayanların aklının karışması normal endişelenme." Esuna bir yandan kucağına yatırdığı bir kitabı okuyordu, içerisi nispeten loştu ama hemen dibinde havada asılı duran bir ışık huzmesi kitabın sayfalarını aydınlatıyordu. Terven kadına daha dikkatli bakınca gözlerinin normale döndüğünü görüp rahatladı, biraz daha bakınca sağ kolunun alçıda olduğunu fark etti.
"Koluna ne oldu?"
"Kırıldı." Esuna biraz duraksayıp sırıtarak devam etti. "Bu kadar güzel bir savaştan sakatlamadan çıksaydım çok şanslı sayılırdım."
"Güzel mi? Dalga mı geçiyorsun olan biteni görmedin mi?" Terven yatakta doğrulup sahirenin gözlerine dik dik bakmaya başladı.
"Ben de senin gibi hissediyordum. Savaş korkunç bir şey... Diğer sahirler böyle iyi çatışmalardan büyük zevkler alırlar. Yıllarca bunu garip bulmuştum, ama zamanla benimde kanıma girmeye başladı..." Esuna kafasını kitaptan kaldırıp daha büyük bir sırıtışla devam etti, sesi içten ve mutlu geliyordu. "Biliyor musun? Hayatta olduğum için mutluyum, başardığım için mutluyum belki başka yerine yerleştiremediğim hislerde var. Ama umurumda değil."
"Senin için söylemesi kolay, benim vatandaşlarım, arkadaşlarım öldü."
"Kendi başlattığınız bir savaş olduğunu hatırlatırım." Esuna'nın sözlerinde alaycılık vardı ama sonrasında söylediklerinde çok ciddiydi.
"Onlar değil, ben olsaydım diye mi hissediyorsun? İkimizde biliyoruz ki bunu gerçekten istemiyorsun. Arkada kalanlar için suçluluk duyuyorsan, bunda özgürsün ama bunu olduğundan daha büyük bir hale yada şiirsel bir hale getirmeye kalkma."
"Ben Noksul'un baş danışmanlarından biriyim. Görevim ülkemi şan ve şerefe ulaştırmak, orada ölen askerlerin isimleri ve kutsal kanları destanlara yazılacak."
"Ailelerinin parası varsa isimleri en fazla mezar taşına yazılır, kanlarını ise üç güne üstüne sabun atıp temizleyecekler. Gerçekten hala bu kadar gururlu olman inanılmaz, savaş seni değiştirir demiştim ama öyle olmamış belli ki."
"Değiştirdi, hem de nasıl." Diye düşündü Terven, bu sefer sesin dışarı çıkmaması için özellikle dikkat etti.

Çadıra giren elçi tam zamanında gelmişti, ikisi de daha fazla birbiriyle konuşmamak istediklerini fark ettiği zamandı bu.
"Efendi Terven, Kral sizi ve Sahire'yi çağırıyor."
İkisi de konuşmadan ayağa kalktı, Esuna alçısının askısını boynuna geçirip önden yürümeye başladı, arkasından sihirbaz onu takip etti.

Çadıra vardıklarında Kral Erumay'ın biçimli suratın da büyük bir gülümseme gördüler büyük masanın yanında ayakta durmuş kil kaptan şarap içiyor bir yandan da bölük komutanlarından biriyle konuşuyordu.
Sahire ve sihirbaz içeri girdiklerinde Terven yere eğilip selam verdi Esuna ise basitçe eliyle selamladı. Kral nazik bir el işaretiyle bölük komutanına gitmesi için işaret verdi. Kral, kil kabı masaya hızlıca bıraktı, bardaktan taşan birkaç damla masadaki haritanın üstüne sıçradı ama kral çok önemsiyormuş gibi gözükmüyordu.
"Haberler güzel, yarın akşama kadar şehrin tam kontrolünü ele geçirmiş olacağız. Hücumumuz büyük bir başarı elde etti."
"Efendim..." Terven başını kaldırmadan büyük bir kederle konuştu.
"Ön safların komutanı Bediver, savaşta sihirbaz Anason tarafından esir düştü, aynı zamanda Haril Hatun kaçmayı başardı."
Erumay şaraptan uzun bir yudum daha alıp tekrar yerine geri koydu, damlayan şaraplar bardağın altı yüzünden daha da haritanın yüzeyine yayılmıştı, Erumay yine fark etmemiş gibi dursa da bu durum Esuna'yı çok rahatsız ediyordu. "Harita çok güzeldi; detaylı ve temizdi. Yazık oldu." Diye içinden geçirdi.
"Her zaman bazı kayıplar, olumsuz şeyler olur." Erumay'ın sesi halen mutlu ve umursamaz geliyordu.
Terven bir an kendini tutamayıp ayağa fırladı kralın gözlerinin içine bakıp,
"efendim!" Diye yüksek sesle konuştu. Yaptığı saygısızlığı fark ettiğinde istemese de başını eğip tekrar dizlerinin üstüne çöktü ve sustu. Terven'in kitabına göre bu yaptığı büyük saygısızlığa Erumay'ın cevabı ufak bir kahkaha olmuştu. Kral ayağa kalkıp Terven'e kalkmasını işaret etti sakince elini omzuna götürüp konuştu.
"Bediver için endişelenme, onun için yüklü bir fidye hazırlarım, bu esir düşen ilk komutanım değil. Haril Hatun meselesine gelirsek, burası büyük bir şehir tabi onu elden kaçırmak kolaydı. Hatta yakalasak daha çok şaşırırdım."
Esuna kılık değiştirmekte ve yalan söylemekte bir uzmandı yine de ortalama bir sahire göre yalanları ve hileleri tespit etmekte kötüydü. Yine de Kral Erumay'ın stres altında yalan söylerken sağ elinin hafifçe kasıldığını biliyordu, bunu eski dostu Balamir'den öğrenmişti. Bir gün konuşmak zorunda kalırlarsa diye Esuna'ya bütün büyük kral ve yöneticilerin yalanlarını nasıl yakalayacağını göstermişti.
"Yalan söylüyor." Diye düşündü Esuna; "o çocuk için fidye ödemek istemiyor, o zaman neden ona Gae bolg'u vermişti. Noksul'un en önemli büyülü emanetlerinden biri değil mi?" Esuna'nın kafasında birçok soru belirmişti. Ama hepsini, "benim problemim değil" diyerek savmayı başardı.

SAHİR - Balamir EfsanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin