Bölüm 2-4 Anlaşma

671 112 65
                                    

Güneş; Tagda'nın limanına bütün renklerini adeta gösteriş yapar gibi sererken, batıya bakan eski atölyenin kapısı çaldı. Kapıya kimse cevap vermeyince; yıpranmış, ahşaptan iki katlı bu atölyenin eski, kaba ve sade kapısının güneşin azameti ile kızılca parlayan solmuş tokmağı sahire tarafından tekrar sertçe vuruldu. Kısa bir süre sonra kapı yavaşça çeyreğine kadar aralandı. Aradan bakan kara gözlü, sarışın küt saçları olan on altı, on yedi yaşlarında, kısa bir çocuk vardı. Sahire tam konuşmak için nefes almışken, çocuk hızlı bir şekilde "kapalıyız" dedi ve kapıyı kapatmaya yeltendi. Bu yelteniş sahirenin hızlıca ayağını kapıya koyması ile engellenmişti. Sahire çocuğun dediklerini hiç umursamadan konuşmasına başladı.

"Eski dostunu böyle mi selamlıyorsun çocuk. Ustan gibi yabani biri oldun sende." Esuna bu sözlerin arkasından hasır şapkasını çıkarıp büyükçe gülümsedi.
"Esuna abla?" Çocuk bu sözlerinden sonra, kapıyı sonuna kadar açıp kadının yüzüne gülerek baktı. Arkasından kapının dışına fırlayıp kadına sarıldı. Esuna çocuğun saman gibi saçlarını kurcalayıp, sevecen bir şekilde ona karşılık verdi. Sarılmaları bittikten sonra çocuk iki adım geriye çekilip eliyle ikiliyi içeri buyurdu.

Atölyenin içi, dışarıya kıyasla çok daha bakımlı ve yeniydi. Duvarlar boyalı, yerler temiz ve düzenli, geniş tavanına eşlik eden çıkma ahşap basamaklar ve balkon yeni cilalıydı. Atölyenin tek ışık kaynağı olan, kapının dört metre üstündeki büyük camdan giren kızıl ışık, ahşaplar ile uyuşup ihtişamlı bir manzara oluştursa da, yegane görevi olan içeriyi aydınlatma konusunda sınıfta kalıyordu. İçerisi loş ışığın altında, sıcak demir ve kimyasal kokuyordu. Sihirbaz Terven ise bir koku daha almıştı. İçerisi büyü kokuyordu. Eşyalara işlenen efsunların üretim sırasında ortaya çıkan, sadece deneyimli insanlar tarafından ayırt edilebilecek kendine has bir kokusu vardı. Terven tekrar atölyeye baktığında. Giriş ile başlayan salon işlevi gören bölümdeki bütün mobilyalar ceviz ağacından yapılma sade ama pahalı eserlerdi. Daha derinlerdeki atölye de ise granit bir ocak ve ona eşlik eden büyük bir balsa masa vardı. Masanın üstü demirle ve gizlenmiş runik büyüler ile kaplanmıştı. "Tam meşhur Anason'a uygun bir mekan." Diye düşündü Terven. Haklıydı da.

"Buyurun. Kabalık ettiğim için özür dilerim." Genç çocuk hafifçe eğildi. Sonrasında Terven'e dönerek. "Geçin oturun, benim adım Kurta, Esuna'nın dostu benim de dostumdur."
Terven sakince Kurta'yı taklit ederek selam verdi ve büyük sandalyeye usulca oturdu. Esuna ise gülerek kanepeye oturdu, ellerini önünde birleştirip.
"Tam da dostum sayılmaz ama idare ediyoruz. Nasılsın delikanlı? Kocaman olmuşsun."
Çocuk utançla kızardı. Arkasındaki ocaktaki çaya ve bardaklara dönüp ikili için çay koymaya hazırlandı. Bu sırada yarım ağızla soruya cevap verdi.
"Hocam bana çok şey öğretiyor. Söylediğine göre yakında tam bir efsun ustası olacağım."
"Tagda'nın ortasında efsun ocağı mı işletiyorsunuz?" Bu sözler Terven'in ilgisini çekmişti. Konuşmanın arasına dalarak.
"Çoğu kişi burayı camcı zannediyor. Ustam hizmetlerini çok kısıtlı kişilere verir."
"Ustan nerede Kurta. Mesajımı almadı mı?"
"Bir mesajdan haberim yok abla. Ustam bir saate kalmaz gelir ama."
Kurta çayları hazırlayıp ortadaki masaya ikilinin önüne kibarca bıraktı. Sonrasında tekrar muhabbet etmeye başladılar. Esuna ile Kurta birbirini uzun süredir görmemiş kardeşler gibi neşeyle muhabbet ediyorlardı. Terven ise ikilinin hızına yetişemiyor, ara sıra ufak kelimeler ve gülümsemeler ile katılım gösteriyordu. İkilinin sohbeti git gide hızlanıp, daha da şen şakrar bir hale bürünmüş. Bağırarak kahkaha atıyorlar, büyük jest ve mimikler ile kendilerini salarak gönüllerince farklı farklı konularda konuşuyorlardı. En son Esuna yakın zaman da avladığı, büyük boynuzlu Griffon'un taklidini yapmak için masada duran demir çubuklarla kendine boynuz yapıp, garip sesler çıkarmaya başladığın da çoktan bir saat geçmişti. Terven kadına bakıp düşündü. "Şimdi de farklı bir Esuna izliyorum. Bir saat önce lordları ve komutanları öldüreceğinden bahsetmesine rağmen ne kadar rahat davranıyor." Düşüncelerine rağmen Esuna'nın bu tavrı Terven'i bile içten içe rahatlatmış, üzerindeki gerginliği bir nebze olsun azaltmıştı. Terven'in aklında bir sahirin, arkadaşı olabilmesi imkansızdı. En fazla onlara yağ çeken zenginler ve ayak takımları olabilirdi. Yine de şuan önünde bir sahir bir çocuğu güldürüyordu.

SAHİR - Balamir EfsanesiWhere stories live. Discover now