32

15 1 0
                                    

Esteban

Karşımda sırılsıklam olmuş halde, oturan kadına baktım ve gördüğü şey kadının güzelliği değildi. Gördüğü şey Amelia'nın kalbiydi. Ve ruhu... İçimde hayatımın bir daha asla eskisi gibi olmayacağına dair bir his vardı. Bu his beni korkutmuyordu, aksine şu an odadaki herkesi dışarı fırlatıp Amelia'ya sarılacak kadar mutlu ediyordu.

Onu bu gece yalnız bıraktığım için gerçekten pişmandım. Gece boyunca Mina ve Leona'nın komik olmayan şakalarını dinlemek, hazzetmediğim insanlarla diyaloglarda olmak zorunda kalmıştım.

Küçük kız kardeşler kesinlikle önceki hayatlarda işlenen günahlar için verilen cezalardı. Ve şimdiki hayattakiler için de.

Amelia havluya sarılmış Daniel'i bekliyordu, çünkü Daniel da ıslanmıştı ve giysilerini değişiyordu. O herifi öldürecektim.

Şu an Daniel'in yatak odasındaydık. "Kurutma makinesi giysilerini beş dakikaya temizler," dedi Daniel elindeki tişörtü Amelia'ya uzatarak. Diğer elindeki saç kurulama makinesini ise yatağa bıraktı.

"Bu ne?" Soruyu sorduğumda Amelia tişörtü eline almıştı bile.

"Benim tişörtlerimden birisi," dedi Daniel elini saçına götürüp kaşırken, "kız çıplak mı kalsın?" Bakışlarını şaşırmış halde, bana dikmişti.

Kaşlarım iyice çatıldı. "Nedeni sensin?"

Kafasını aşağı yukarı sallayıp elini saçından çekti. "O yüzden de tişörtümü veriyorum."

Gözlerimi kocaman açıp Amelia'ya diktim. Hızla tişörtü elinden aldım. İkili şaşkın gözlerle bana bakıyordu. "Sen benim gömleğimi giyersin," Amelia'ya bakıyordum, "ben ise Daniel'in tişörtü ile idare ederim." Elimdeki pembe, üzerinde tavşan olan tişörte baktım. Bu çocuğun neden böyle bir tişörtü vardı ki?

Daniel'in kahkahası odayı şenlendirdikte gözlerimi tişörtten kaldırıp geri zekâlıya diktim. Kafasını sağa sola sallayarak gülmeye devam ediyordu. "Kıskanç Es hiç çekilmez." Kaşlarım çatılmaya başladığında Daniel dışarı koşmuştu.

Sakinleşip gözlerimi sevgilime diktim, titriyordu. Bir şeyler yapmalıydım.

Daniel'in tişörtünü yatağa atıp kendi gömleğimi hızla soyunduğumda Amelia'nın çığlığı ile karşılaştım. "Ne yapıyorsun?!" Bir elini karnına dolamışken diğerini dudaklarının üzerine bastırmıştı. Gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. Bir süre sessizlikten sonra dudaklarındaki elini hızla gözünün önüne getirdi. "Giyer misin şunu?"

"Neden gözlerini kapatıyorsun ki?" Gülerek sorduğum sorunun ardından arkasını döndü.

Yaklaşıp ıslak saçlarına öpücük kondurdum. Ürperdiğini fark etmiştim. "Bir odadan içeri girdiğinde," dedim yumuşak bir sesle, "içerideki hava değişiyor."

Gülümsemişti, yüzüme bakmamıştı, ama bir şekilde gülümsediğini anlamıştım, çünkü içime bahar doğmuştu.

Sırılsıklam olduğundan onu pek incitmek istemedim. Pembe ve saçma tişörtü giyinip -neden başka tişört istememiştim, hiç anlamadım, sanırım Amelia'nın yanınayken o haricinde herkesi ve her şeyi unutuyordum- odadan çıktığımda dışarıda duvara yaslanıp gözlerini odadan ilk çıkan kişiye dikecek olan Daniel'le karşılaştım. Kollarını bağdaş yapmıştı.

"Başka tişört ver," dedim.

Daniel'in önünde durduğumda ağır hareketle omuz silkti. "Duble yenge odada, o yüzden veremem."

"Yüzün düştü?" dedim yüzüne bakmaya çalışırken. Kafasını hızla hareket ettirerek yüzüme bakmasını engelledi. "Ne oluyor?"

"Yok bir şey." Hâlâ diğer tarafa bakıyordu.

Yalanlar, Kaçışlar İçinWhere stories live. Discover now