11

27 2 0
                                    

Amelia

Kaşlarımı kaldırmış önümdeki adamın telaffuz ettiği cümlelerin doğruluğunu sorguluyordum. Gerçekten söylemiş miydi? Ya da ben yanlış mı anlamıştım?

Gözlerim hâlâ bana diktiği eline indi. Yutkundum, sonra yüzüne baktım. "Bu o kadar kolay değil. Biliyorsun, değil mi? Özellikle de dün ormanda ve kart oyunundan yaptıklarından son-"

"Biliyorum." Cümlemi böldü. Bu adamın amacı neydi? Neden beni arkadaş seçiyordu? Hâlâ aynı ciddiyetle önümde duruyordu.

"Karen ile ilgili-"

Kaşlarını kaldırdı. "Karen değil, seninle ilgili konuşuyorum şu an."

Kaşlarımı çatmıştım.

Elini geri çekti, gözleri kendi eline inmişti. "Anlıyorum, beni ukalalıklarımdan sonra affetmen zor." Ellerini eşofmanının ceplerine sokup omuz silkti. "Ama en azından bana bir şans ver." Gözlerini bana dikti. "Düşman olmamız bize bir şey kazandırmıyor?"

"Dost olmamız ne kazandıracak?" Alaycı bir gülümseme sunmuştum. Buna cevabı ne olacaktı, merak ediyordum. Ha tabii! Kendisi Karen'le kolayca sevgili olma şansı kazanacaktı!

"En azından birbirimizi gördüğümüzde yollarımızı değişmeyiz." Gözleri gömleğime indi, gözlerini bir süre orada dolaştırarak konuştu. "Güzel bir kızdan kaçmak benim için epey zor." Sonra bana bakmıştı.

Kaşlarım iyice çatıldı. Adamın kitabında sapıklıktan başka bir şey yoktu.

"Ayrıca ben..." Bir süre durdu, sonra kaşlarını kaldırıp konuştu. "... düşmanımı dostum haline getirerek imha ederim." Dudakları kıvrılmıştı.

Tek kaşımı kaldırdım. "Ya düşmanın dostun olmak istemezse?"

"O zaman..." Omuz silkti. "... en kötü günlerini yaşar: Esteban San Román gibi bir adam tarafından görmezden gelinir." Gülümsemişti, ama bu tatlı bir gülümsemeydi. Öyle ki benim de dudaklarıma bu gülümseme yayılmıştı. Bu adam özür dilerken bile kendini beğenmişti, lakin bu özellik ona yakışıyordu.

Derin nefes aldım ve verdim. "Tamam, sana şans tanımaya çalışacağım. Sonuçta düşman kazanmak istemiyorum..." Gözlerimi bir süre zeminde dolaştırdıktan sonra ona baktım. "... ama bir şartım var."

Gözlerini çok az kısmıştı, merakla beni dinliyordu.

"Karen'den uzak duracaksın." Kaşlarımı kaldırdım.

Kahkaha patlatmıştı. "Ah..." Kahkahası yavaşça silindi. "... bakarız. Sizi yata davet etmem gerekiyordu."

"Kendini mecbur hissetme." Göz devirdim.

"En fazla Kris tarafından azarlanırım, diyorsun?" Kafasını sağa sola salladı. "Onun salon beyfendisi tavırlarını kaldıramam." Bir süre yüzüme baktı.

Ben de onun gözlerine bakıyordum. Aniden hatırladığım şeyle dudaklarımı açtım, gözleri dudaklarıma inmişti. Şimdi hatırlamıştım, o benden cevap beklediği için yüzümü izliyordu. "Ha şey... kızlarla konuşurum. Onlar da isterse kabul ederiz herhalde." Kabul falan etmeyecektim. Bir bahane bulup reddedebilirdim sonuçta?

***

Sabah kahvaltısı oldukça sakin geçmişti, fazla sakin... Dünkü oyundan sonra kimse kimseyle iletişim kuramıyor, konuşamıyordu. Özellikle de kızlar.

Odalarımıza geçtiğimizde Karen koşarak bana yaklaştı. "Gidiyoruz değil mi?"

Anlamıyormuş gibi davranmaya karar verdim. Sonuçta gitmek istemiyordum. "Ne?" Şaşkın halde kaşlarımı kaldırdım.

Yalanlar, Kaçışlar İçinDonde viven las historias. Descúbrelo ahora