17

23 3 0
                                    




Esteban

Ben Amelia'ya abayı yakmıştım.

Bunu anlamayacak kadar geri zekâlı değildim, ama söyleyecek kadar da cesur değildim. Hayatımda ilk defa bir konuda cesaretimden mahrumdum.

Şu an geceyken ve odamda yatağımda uzanırken ve uyuyamadığım için tavanı izlerken, tek düşündüğüm buydu.

Amelia yüzünden uyuyamıyordum. Onu düşünüyordum, onu düşlüyordum. O, Dorian'ın sevgilisiyken ve belki de şu an onunla beraberken, ben ise geri zekâlı gibi yatakta uzanmış yanımda olmasını diliyordum.

Bir elimi yataktan kaldırıp alınıma bastırdım. Ne kadar Amelia'dan uzak durmaya, ona karşı soğuk davranmaya çalışsam da hepsi boştu, önemsizdi, çünkü kendimi biliyordum. Onun için çaresizce atan kalbimi biliyordum.

Sevda dedikleri bu iç karışıklığı, bu özlem mi yoksa?

Beni darmadağın eden ve bunalımlara sürükleyen şey o kadına duyduğum özlemdi işte.

Kahretsin! Onu bu kadar çok özleyeceğimi tahmin etmemiştim.

Ve bir daha kahretsin ki insan mantığının kendisinden uzak durmasını istediği kişiyi arzulardı, çünkü mantığın gücü cinsel tutkunun gücü karşısında etkisizdi.

Tuhaf olan bir diğer şeyse... bu büyük tutkuya rağmen... Sadece varlığıyla bile beni mutlu edebilen bir kadının olması garipti. Onu görmek veya sesini duymak ve hatta onu koklamak zorunda bile değildim. Orada olduğunu bilmek yeterliydi. Eğer bu aşk değilse ne olduğunu bilmiyordum. Ki zaten o benim yanımda da değildi, Dorian'laydı.

Kafamdaki bu karışık düşüncelerle yavaşça gözlerimi kapattım.

***

Sabah erkenden hiç beklemediğim bir aramayla uyandırılmıştım. Dahası telefonumun ne ara başımın ucunda olduğunu bilmiyordum, normal olarak arama geldiğinde telefonun sesi yüzünden sıçramıştım ve yataktan düşmüştüm.

Zeminden kalkmak için debelendim, sonunda kalka bilmiştim. Neredeyse her yerim ağrıyordu. Dirseğime baktım. Üzerine düştüğüm için küçük dirsek koca bedeni taşıyamamıştı ve isyanını mor halkalarla gösteriyordu.

Oflayarak çarşafım arasında dans eden telefonu elime alıp açtım.

"Efendim, anne?" Gözümü ovalamakla meşguldüm.

"Esteban, nasılsın, oğlum?"

Elimi gözümden indirdim. Dirseğim hâlâ ağrıyordu. "Bunu sormak için mi sabahın köründe aradın, anne!"

"Anneye çemkirmezler, Esteban!"

"Hmmm." İç çektim. Yatağım beni bekliyordu, ama nedenini de bilmediğim halde annemle konuşuyordum.

"Oğlum, biliyorsun törene katılacağım. Bu hafta kız kardeşin Julia'ya senin bakmak gerekiyor."

Gözlerim kocaman açıldı. "Ne?! Leona veya Mina'dan isteyebilirsin!"

"İmkansız. Leona'nın dans yarışması var, kafasını karıştıramayız, Mina ise benimle beraber davete katılacak."

Oflamıştım.

"Oğlum, Julia dadılarla kalmıyor biliyorsun, öyle olsaydı her şey daha kolay olurdu."

Ayağa kalktım. "Olur mu hiç öyle şey. Her şey zor olmalı, anne! Ne kolayı? O da ne?!"

"Serseriliği bırak. Akşam kardeşini sana göndereceğim. Elle dergisinde çekimin olduğunu duydum, arabayla gönderirim. Seni şoför alır."

Her ne kadar itiraz etsem de annem kabul etmedi. Gerçekten artık bıkmıştım. Kahrolasıca Amerika'yı bırakıp İtalya'ya gitmek için dua ediyordum.

Yalanlar, Kaçışlar İçinWhere stories live. Discover now