7

28 2 0
                                    

Amelia

Karen ile üniformalarımızın karıştığını anladığımda önce garip bir korku bedenimi sardı. Daha sonra düşününce aslında bu durum iyiydi. Böylelikle Esteban denilen sapık Karen'den uzak dururdu. O yüzden de kabul ettim.

Şimdi bizim takım -ben, Jasmin, Kris ve sapık- beraber alana doğru arabayla gidiyorduk. Araba bizi orada bırakıp geri dönecekti.

Elimdeki silahı dikkatle incelerken Jasmin'in sesini duymuştum. "Umarım silahla kendimi vurmam."

"Nedense öyle bir vaka ile karşılaşacağımızı düşünüyorum." dedim. Jasmin'e baktığımda bana kızgın gözlerle bakıyordu.

Diğer tarafımda oturan Kris ise kıkırdamıştı. Bu arada ben neden ortada oturuyordum hiçbir fikrim yoktu. Araca geçtiğimde Jasmin sağ taraftan, Kris ise sol taraftan gelmişti. Neyse umursamayıp iç çektim. Sapık ise önde oturuyordu.

Sonunda araç durduğunda yavaşça inmeye başladık. Ben o sapıkla karşılaşmamak için Kris taraftan indim. Neyse ki Kris bu büyük tekerlekli araçtan inmek için bana yardım etmişti, daha sonra ise kapımı kapatmıştı. Aslında Kris de Esteban gibi bir şeydi, o yüzden ondan uzak durmam da iyi olacaktı. Yine de zararsızdı, en azından şimdilik öyle gözüküyordu.

Araç uzaklaştığında birbirimizin yüzlerine baktık.

Kris dudaklarını açtı. "Şimdi ikişer takımlara bölünelim. Böylelikle daha güvende oluruz ve kızlar ilk defa oynuyor o yüzden de ben Jasmin ile, sen ise..." Esteban'a baktı. "...Amelia ile gidiyorsun. Anlaşıldı mı?"

"Ben neden Jasmin ile gitmiyorum?" Esteban kaşlarını kaldırmıştı.

"Benimle mi gitmek istiyorsun?" Jasmin şaşırmış halde, her zamanki yumuşak ve huzur verici sesiyle konuştu.

Aslında Kris'in ayırdığı takımları ben de sevmemiştim, ama ben itiraz etmezden önce neyse ki Esteban itiraz etmişti.

"Çünkü sen Amelia'yı tanıyorsun, ama Jasmin'i tanımıyorsun." Kris'in sesi bıkkınlıkla çıktı.

Gözleri bana kaydı. "Ben Amelia falan tanımıyorum."

Gerçekten artık kırıcı olmaya başlamıştı.

Kris bir eliyle yüzünü sıvadı. "Peki, lanet olasıca, sen git Jasmin'le, ben ise Amelia ile gideyim." Kris arkasını dönüp yürümeye koyulmuştu.

Sinirlenmiş olmalıydı. Bu sinirin nedenini anlamamıştım. Yani benimle gitmek bu kadar mı iğrenç bir şeydi? Bir anlık yok olmak istedim, cidden. Şu an kendimi çok üzgün, değersiz ve önemsiz hissediyordum. Keşke diğer grupla gitseydim. Sizi kimsenin sevmediği bir yerde hayatta kalmaya çalışmanın trajedisini Shakespeare bile yazamazdı.

Tamam belki Dorian ciddi olabilirdi, ama bir kızı bu derecede aşağılamazdı. Ya da Daniel, eminim ki hatta benimle gitmek bile isterdi. Daniel eskiden yakın arkadaşım olan Vivian'ın sevgilisiydi, baya kibar bir çocuktu. Aslında daha çok yalakaydı.

Esteban ve Jasmin diğer yöne gittiğinde ayaklarımı Kris'in gittiği yöne çevirdim ve yürüdüm.

Kris'in peşinden gidiyordum. Elimdeki silaha sıkıca sarılmıştım. Ne kadar süredir yürüdüğümüzü tamamen unutmuştum. Kris susuyordu, konuşmuyordu ve yürüyordu. Gözlerimi dikkatle etrafta dolaştırmaktaydım.

"Burada dinlenelim." dedi Kris. Büyük bir ağacın altına oturdu.

Ben de oturmuştum. Aslında oturduğumda cidden dinlenmeye ihtiyacım olduğunu anladım. Her taraf ağaçlar olduğundan ve neredeyse aynı olduğundan insan yorulduğunu anlamıyordu. Ne konuşacağımıza dair hiçbir fikrim yoktu.

Yalanlar, Kaçışlar İçinWhere stories live. Discover now