24

20 2 0
                                    

Esteban

Huzurlu hissediyordum. Sonunda Amelia'ya her şeyi söylemiştim ve sonucu ne olursa olsun karşılaşacaktım. Onu seviyordum, içimde büyümekte olan endişelerimin sevgimi ezmesine izin vermeyecektim. Bence, Amelia ve ben, daha iyisini, daha fazlasını hak ediyorduk.

Arabada Luna'nın araması beklenilmedik bir durumdu. Açıkçası Amelia'nın bu denli sorun çıkaracağını bilmiyordum. Bunun sebebini merak ediyordum. Benimle doğru dürüst konuşmuyordu bile. Sadece bu ilişkiye hazır olmadığını, söylemişti. Neden? Bunun bir nedeni olmalıydı ve bence, ben bu nedeni söylemeyeceği kadar değersiz biri değildim. Acı çekiyordum, kalbim sızlıyordu ve düşünmekten neredeyse deliye dönmüştüm, bu kadar bedel yeterliydi.

Luna'ya gelirsek onun sevgilisi vardı. Neden beni arıyordu? Buna kızmıştım, ama onu suçlayamazdım, sonuçta çok eskiden sevgili olmuştuk ve ondan sonra benimle olan diğer sevgililerimin hiçbiri Luna'yı sorun etmemişti. Hatta birisi Luna ile yakın arkadaş bile olmuştu. Gerçi ben Luna'ya karşı hep mesafeli olmaya çalışmıştım. Luna'nın annesi babamın bir dönem başrol olduğu dizide kadın başroldü. O yüzden ailelerimiz dosttu, zaten Luna'dan sonra anlamıştım: babamın çevresinden hiç kimsenin kızıyla ilişkim olmaması gerektiğini.

Amelia'nın yaptıklarına kıskançlık diyebilirdim, eğer gözlerinde endişe değil de öfke görmüş olsaydım. Fakat bu kıskançlıktan fazlasıydı. Kıskançlık da vardı, elbet, ama mesele başkaydı.

Gözlerim siyah olmak için can atan gökyüzünde dolaşırken düşüncelerim de bana eşlik ediyordu. Ellerimi cebime sokmuş, kır evinin birinci katındaki balkona çıkmış, rüzgârın tenimle birleşmesine izin vermiştim. Evde fazla insan vardı, çoğu ise tanıdığım kişilerdi. Tanıdığım, ama hazzetmediğim, hazzetmememe rağmen ailemle ailelerinin dostluklarını göz önünde bulundurduğumda samimiyet göstermem gereken insanlardı.

"Esteban, yerinde olsam sevgilinle ilgilenirdim." Neredeyse Birkaç saat önce sinirlerimi bozan o ses yine kulaklarımı kirletiyordu.

"Ne istiyorsun, Ronald?" Bakışlarımı bulutlarda dolaştırıyordum. "Üstelik..." Gözlerimi gözlerine diktim, kafamı hafif yana eğmiştim. "...sen benim yerimde olamazsın." Kafamı yavaşça sağa sola sallıyordum.

Ronald aniden gülmüştü. "Anlıyorum..." Bir süre ellerine baktıktan sonra ayni gülümseme ile gökyüzüne baktı. "...ama isterdim." Kafasını aşağı yukarı sallıyordu. "Senin yerinde olup Amelia'nın yanında olmak isterdim." Gözleri beni bulunca gülümsemesi silindi.

Sinirden dudağımı kemiriyordum. Bir elimi cebimden çıkarıp yüzümü sıvadım. "Ne zırvalıyorsun sen?" Birkaç adım atarak önünde durduğumda kafasını kaldırıp gözlerime baktı.

"Endişelenmen gereken kişi ben değilim." Gözlerime aynı ciddiyetle bakıyordu. "Jackson."

Kaşlarım yavaşça çatılırken gözlerimi kısmıştım. "Doğru dürüst anlat."

Derin nefes alıp gözlerini gözlerimden çekti. "Jackson..." Yeniden gözlerime bakmıştı. "...Amelia'yı istiyor."

Kaşlarımı kaldırdım, saçma bir kahkaha nöbeti geçiriyordum.

"Gülüyorsun, ama işin ciddiyetini anlamıyorsun." Gülümsememe kendi galibiyetimi sunup onu susturdum, gözlerim yeniden Ronald'ı buldu. "Jackson çok eskiden Amelia'yı kafasına takmış."

Jackson denen zibidiyi gebertecektim. Zaten o gün, Julia ile alışverişe çıktığımız gün onu görmemin sadece tesadüf olmadığını anlamıştım.

Kafamı aşağı yukarı salladım. Yanından geçip gidecekken önüme geçmişti. "Yardıma ihtiyacın olursa..." Gözlerime bakıyordu. "...buradayım."

Yalanlar, Kaçışlar İçinOnde histórias criam vida. Descubra agora