Özel bölüm-3

3.9K 332 48
                                    

Biraz geç oldu ama umarım okul yılınız güzel sona ermiştir. Toprak'ın ağzından nasıl bir bölüm yazmalıyım bilemedim bu aralar Maral ve Toprak'ın geleceği hakkında pek düşünemiyorum. İmkansız gibi geliyorlar bu nedenle eskiden olan bir olayı Toprak'ın ağzından okutmayı tercih ettim. İyi okumalarr.
__________________

Toprak'tan

Elimde tuttuğum silahı Erdal'a doğrulturken yaptığım şeylerin bilincinde değildim. O karşımda oldukça rahat bir şekilde oturuyordu. Abim ortamı her ne kadar rahatlatmak için bir şeyler söylese de silahı oynatmadım. "Şirket falan umrumda değil!" Dedim kızgınlıkla. Maral'ı bir şeyler için kullanmasından bıkmıştım artık. Ondan da benden de uzak duracaktı.

Hissettiğim ağırlık silahtan dolayı mıydı yoksa kalbimden kaynaklı mıydı bilmiyordum. Doğru dürüst nefes aldığımı bile sanmıyordum. "Ah, doğru ya. Senin derdin oğlum olmaktaydı." Diye mırıldandı Erdal alayla. "Maral'a da sana oğlum diyeyim diye yaklaşmıştın. Aşık ettin. Doğrusu bunu hiç beklemiyordum. Ayrıca öldür beni demekten başka bir şey demiyorsun ama oğlum. Oluyor mu hiç babacığım?"

Sinirle gülmeye başladım. Yazıp çizmekte üstüne yoktu. Her zaman olayları kendi algılamak istediği gibi algılar ve karşı tarafa da bunu kabul ettirmeye uğraşırdı.

Abim ortamı sakinleştirmeye çalışmaya devam ediyordu. Silahı tutan elimin üstüne elini koymuştu. İndirmemi istiyordu çünkü ona göre bizim Erdal'dan başka çıkışımız yoktu. Onu bilmiyordum ama Maral benim çıkışımdı, hayata onunla geri dönmüştüm, o bana gelen bir lütuftu. Onu kaybetmeyi göze alamazdım.

Sadece koluna atış yapsam gözünü korkutmaya yeteceğini düşündüm. Tetiği çekmeye hazırlandığımda abim bunu hemen anladı. "Toprak indir şu silahı!" Onu duymamazlıktan geldim. Bugün Erdal ile tüm bağımı koracaktım.

"Yaptım!" Diye bağırdım, bilsin diye. "Beni sev diye her şeyi yaptım! Maral'a verdiğin değerin neden olduğunu anlamak için yaklaştım ona! Onda ne var da babam, sürekli Maral diyor diye düşündüm! Maral, Maral, Maral. Artık beynimin içi bu ismi duymaktan nefret etmişti ama bilmediğin bir şey var Erdal..." Nefeslerim tükeniyordu. Ben ilk denememde bunu yapmaya devam edemeyecek kadar güçsüz biriydim belki de. Çıktığım yolu tamamlayamamıştım. Okulun ilk günü denemiştim ama ikinci gün onu gördüğümde hiçbir şey aynısı olmamıştı. Yine onun üzerindeydi gözüm ancak bu sefer ona karşı duyduğum ön yargı yoktu. Merak ediyordum yalnızca. O nasıl bu kadar kusursuz olabiliyordu? Kendimin o kadar kusurlu olduğuna inanmıştım ki onu tanımaya başladığımda bütün algılarım yıkılmıştı.

Onu izleyip anlamaya çalıştığım o süreçte onu korumaya bile çalışmıştım. Eve gittiğimde bunu nasıl yaparım diye kendime kızıp durmuştum ama asla onu korumaktan vazgeçememiştim.

Ocak ayına girdik sayılırdı. Bu nedenle olsa gerek hafifte olsa kar yağmaya başlamıştı. Öğle arasında olduğumuz için herkes buradaydı. Maral da öyle...

Başına geçirdiği siyah beresiyle oturduğu bankta kafasını gökyüzüne kaldırıp karın yüzüne gelmesini beklerken istemsizce onu izliyordum. Tek başına oturuyordu. Sabahtan beri başını kitaplardan kaldırmamıştı ve yorulmuş olmalıydı. Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde başımı oraya çevirdim. Kerem'di bu, müdürün ya da yardımcısının oğlu. Kim olduğuyla pek fazla ilgilenmiyordum. Bu nedenle tam olarak bilmiyordum.

Bakışları Maral'daydı. "Güzel ve zeki öyle değil mi?" Diye mırıldandı. Nedense onun Maral'a bakması beni rahatsız etmişti. Ben herhangi bir çıkar doğrultusunda bakmıyordum, doğruyu söylemek gerekirse ben ona dalıyordum. Kendimi bir anda onu izlerken buluyordum. Tek dileğim bunu fark edip onu rahatsız etmemekti. Eminim bu durumu farkına varsa benden rahatsız olurdu ama ben onu rahatsız etmek istemiyordum. Gözüm sürekli onu arıyordu yalnızca. Fakat Kerem'in bakışları böyle değildi ya da ben yanlış anlıyordum.

Kaybedilen ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin