46.

11.5K 959 112
                                    

Dayanamayıp bölümü atan ben :)
Keyifli okumalar..
_______

Kalbimin üzerindeki elimi sıktım. Göğüs kafesimi zorluyordu. Atışlarını kulaklarımda hissediyordum ve bu çok ürkütücüydü.

"Ares abimi karakola götürmüşler." Aral'ın titreyen sesiyle yutkundum. Neden diye sormaya çok korkuyordum. Üzerimdeki yorganı güçsüzce atarken Aral'ın dediklerini sindirmeye çalıştım. "Cezaevine girdiği gibi...Maral, birinin ölüm riski varmış. Eğer ölürse..." Deyip sustuğunda cevabını çok iyi biliyordum. Ares katil olmuş olacaktı.

Kalbim daha çok kasılırken bacaklarımın titrediğini daha yeni fark ediyordum. Duvardan destek aldım. "H-hangi karakol?"

Aral karakolu söylediğinde Korkut abimin odasına yürüdüm. Bu saatte uyumasını beklemiyordum ama yine de odasında olabileceğini düşünmüştüm. Oda bomboştu. "Abi!" Dedim ses vermesi için salona yürürken.

"Maral?" Korkut abim endişeyle mutfaktan çıktığında sulanan gözlerimin arasından ona baktım. Ve o her zamanki gibi bir sorun olduğunu anladı...

Karakolunun önünde araba durduğunda Korkut abim, savcı arkadaşıyla görüşüyordu. Durumu polis arkadaşlarının birinden öğrenmişti. Ares cezaevine girip o dördünü gözü dönmüş bir şekilde dövmüştü. Ama birini...silahla vurmuştu. Daha sonra ise durmamıştı. Kan kaybından ikisi ağır bir şekilde hastaneye kaldırılırken birisi ölümle burun buruna gelmişti. Güvenlik görevlisine karışmaması için para bile teklif etmişti. O çok korkunç birine dönüşmüştü.

Karakola girerken buraya ilk defa girmediğimi biliyordum. Üvey dayım aklıma gelirken derince yutkundum. Şu an onu düşünüp kendimi korkutmanın anlamı yoktu fakat Ares, olmaktan korktuğum kişiye dönüşmüşe benziyordu. Tam da dayımın istediği gibi biriydi. Dayım biyolojik abimin böyle biri olduğunu öğrense kesinlikle bunu bana karşı kullanırdı. Çünkü ben insanların canını alan herkesten korkar ve nefret ederdim.

Nereye ilerlediğimi bilmezken Uraz abimi görmemle dudaklarımı birbirine bastırdım. Oturduğu yerde eğilmiş, elleri eğik başını tutuyordu. Çok çaresiz görünüyordu. Ağlama isteğimi geri ittim.

Adımlarım oraya dönerken Uraz abim başını hafifçe kaldırdı ve benimle göz göze geldi. Dağılmış saçları, gözyaşlarıyla ıslanmış yüzü...

Kollarımı hemen ona sardığımda bana sıkıca sarıldı ve anında ağzından bir hıçkırık kaçtı. Ares'e her ne kadar o lafları söylese de onu çok sevdiğini biliyordum. Çünkü Ares, abimin güç kaynağıydı. "Çıkacak oradan." Dedim zar zor. Onun orada kalmasına izin vermezdim. Bunu sadece ailem için mi yapardım peki?

"E-en son liseye gittiğimde böyle gelmiştik. Tek bir fark vardı. Kimse ölmekle yüz yüze değildi." O kişi her ne kadar ölmeyi hak etse de onu öldüren Ares olmamalıydı.

"Ares'in pes ettiğine şahit oldun mu hiç? Oradan çıkacak." Deyip yanağındaki yaşları sildiğimde acıyla gülümsedi. Yanağından öptüm. "Seni seviyorum." Diye mırıldandım. Onun bir diğer güç kaynağı da bendim. Bunu çok iyi biliyordum.

Başını boyun girintime soktu ve nefeslerini düzene sokmaya çalıştı. "Taciz eden bir şerefsizi savunmaya kalkma bana! Oğlum buradan bir saat içinde çıkmazsa olacaklardan sorumlu değilim." Babamın tehditvari sesini duyduğumda tüylerim diken diken olmaya yetmişti. Onu kızgınken görmekten gerçekten hoşlanmıyordum. Ares kızgınken babama benziyorsa bu durum çok korkunçtu.

"Kimseyi savunmuyorum Selçuk Bey. Ares Bey, bir kişiye değil dört kişiye saldırmış ve biri ölebilir. Onu bir saat içinde çıkartmak mümkün değil. Ölme riski gitm-"

Kaybedilen ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin