11.

26.4K 1.4K 199
                                    

İyi okumalar...
_________

Aren mutfağa girdiğinde Aral çıkmıştı. Suyumdan son bir yudum aldım ve mutfaktan bende çıktım.

Arın'ı merdivenlerden çıkarken gördüğümde onun peşinden ilerledim. "Biraz konuşabilir miyiz?" diye sordum adımlarına yetişmeye çalışırken.

Bu kadar koca adımlar atması ona yetişmemi engelliyordu. "Pişt, sana diyorum."

Büyük gelen terlik yüzünden son basamağı çıkamayıp yeri boyladığımda ezilen sargılı kolumla kuvvetli bir çığlık atmıştım.

"Abla?!" Arın bana doğru hızla gelirken sırt üstü dönüp acıyan koluma elimi koydum.

Dişlerimi sıktım. Canımın çok yanması normal miydi? Dişlerimin arasından kısık sesli inlemeler çıkarken bulunduğum yerde acıdan kıvranıyordum.

Arın ne yapacağını bilmiyormuş gibi bana bakarken ona sorun olmadığını, iyi olduğumu söylemeye çalıştım. Ama acıdan bunu söyleyebileceğimi sanmıyordum.

"Baba!"

Arın'ın çığlığı tüm evde yankılanırken dolan gözlerimi kırpıştırdım. Bu kadar acıması normal olamazdı.

Nereden çıktığını bilmediğim Berkay, kaşları çatık bir şekilde yanımıza geldiğinde gözleri ilk kolumu bulmuştu. Sargıya doğru bir sıvı aktığını hissediyordum. Sanırım kanıyordu.

"Dikişlerin patlamış olabilir. Sakin ol tamam mı?" Dikişlerim mi?!

Berkay beni kucağına aldığında kolumu hareket ettirmeye çalıştım. "Yine ne oluyor ya?" Dedi Aral bezmiş bir ifadeyle.

Sulanan gözlerim arasından ona baktım. Sesli bir şekilde nefesini verdi. "Her zaman ağlamak zorunda mısın?"

Bakışlarımı ondan çekip acıdan dolan gözlerimi kapattım. "Ne oluyor? Maral, abim ne oldu?" Uraz'ın sesiyle kendimi Berkay'ın göğsüne bastırdım. Ağladığımı bilsin istemiyordum.

Berkay ona açıklamada bulunup kucağında benle evden çıkarken Arın ile birlikte bir arabaya girmiştik.

Arın kafamı omzuna koyup saçlarımı okşarken acının geçmesini bekliyordum. Dişlerim sıkmaktan dolayı fazla acıyordu.

"Sargısı kan oldu. Bir şey olmaz değil mi?" Arın'ın endişeli sesi daha çok paniklememe yol açmıştı. Yine önceliğim Arın olmalıydı. "İ-iyiyim ben."

Berkay dikiz aynasından aynen iyisin dermiş gibi bakıyordu. Burada Arın'ın endişesini dindirmeye çalışıyordum.

Hastanenin önünde durduğumuzda Arın ilk yanağımdaki yaşları silmişti. "Ağlamıyorum ki silmene gerek yok." Dedim acıdan kısık çıkan sesimle.

Bir şey söylemedi. Birlikte arabadan indik. Tekrar kolum dikilirken bu sefer gerçekten ağladığım için Arın göz yaşlarımı siliyordu.

"Dikkatli yapın. Canı acıyor." Dedi Selçuk Bey. Arkamızdan hemen gelmişti o da. Sonunda dikiş işlemi bittiğinde başımı dikişlere çevirdim. Bu iz bir daha hiç gitmeyecekti.

"Sarı ip olsaydı keşke." Diye mırıldandı Aral. Ona kötü kötü baktım. Neden buraya geldiğini bilmiyordum. Ama dikişlerim olurken ha bire bir yüzünü buruşturmuştu.

"En iyisi söküp tekrar sarı iple diksinler." Oturduğum yerden kalktım. "Seninkini dikerler." Uraz yanıma gelip alnıma bir öpücük kondurdu. Kirpiklerinin arasından masumca ona baktım. Onu seviyordum.

"İyisin değil mi?"

"Hı hı." dedim kısık sesle. Birlikte hastaneden çıktığımızda Uraz'ın eli belimdeydi. Rahatsız olmadığım için bir şey dememiştim.

Kaybedilen ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin