Pariste özgür bir gün

6.1K 334 5
                                    

Ne yapıp ne ettim kendime sahip çıktım ve açmadım o telefonu. Ne diyebilir ki artık bana gitsin o sarıldığı , yatağına aldığı kızlarla konuşsun. Hem kendi kendime bunu düşünüp hemde bu düşünceden dolayı midem bulandı. Onu başkasıyla düşünmek hala hayattaki en kötü şeydi ama elbet görecektim dimi. Bunları düşünmeyi bırakıp kendimi yatağa gömüp uyumaya çalıştım. Vücudum yorgun olduğundan pek direnemedim.
Sabah önce kapı vurulma sesi duyuldu ama onu pek tınlamayıp arkamı dönüp uyudum ama çok geçmeden telefonum da çalmaya başladı. Onuda dinlemedim ama hep kapı hemde telefon aynı anda çalınca isyanlar eşliğinde kalktım yataktan. Temefona hiç bakmadan carlo gelmiştir diye direk kapıya yöneldim. " Daha yari ayrıldık ne çabuk özledinde sabah" derken kapıyı açıyordum ama karşımdakini görünce cümlemi tamamlayamadım.
İkimizde konuşmadan bir süre sadece bakıştık. Kalbim yine bir maraton koşmaya başlamış serdara doğru yola çıkmıştı.
" Tamam seninle bakışmak güzel ama içeri almıcakmısın beren " diyen serdarla kendime geldim ama hala sesime kavuşamadığım için sedece yana çekilip yol verdim. Elindeki küçük valiziyle içeri geçti. Tam o salonuma girince aklıma çerçeveler geldi. Lanet olsun her taraf fotoğraflarımızla doluydu. Tam kendime küfredip yola devam ederken kapının yanındaki aynadan üstüme dikkat ettim bir lanet daha üstümde onun tshirtü var. Off diyerek usulca girdim salona. Bavulu ortaya bırakmış ve duvarlardaki fotoğrafları inceliyordu. Benim girdiğimi görünce gözlerini fotoğraftan ayırıp usulca bana baktı.
" Bu fotoğraflar , üzerindeki tshirt , evdeki bu parfümümün kokusu sanki hep burada yaşamışım gibi beren. Burada sanki benimle yaşıyosun "
Son cümleyi daha çok kendisine söylüyor gibiydi.
" Ben burada seninle değil aşkımla yaşıyorum ben bu evde"
" Öyle olsun bakalım " diyerek duvar dibinden ayrılıp koltuğa bıraktı kendisini. Bende karşındaki berjere oturdum. Hep bu evde sahte kokusu varken şimdi gerçekten teniyle karışmış halini koklamak güzeldi baya güzel. Bu düşüncelerden istemeyerekte olsa ayrıldım ne işi vardı ki burda.
" Ne işin var burda " diyerek direk konuya girdim. Önce kollarını dizlerine dayalıp öne doğru geldi ve yandan bir gülüş attı. Allahım şu haliyle ne kadar mükemmem göründüğünün farkında mı ? Tabi farkında eşşek şımarık eşşek.
" Direk öyle söyleyince gelmemden şikayetçiymişsim gibi oldu farkında mısın? " dedi o pis sırıtışıyla.
" Belkide şikayetçiyimdir "
" Şu evi gördükten sonra buraya gelmemden şikayetçi olmayacağından eminim ben beren yalnızca içindeki inat cadı öyle söylüyor "
" İyi evi gördün seni sevdiğimden iyice emin oldun gidebilirsin ben acımla yaşamayı öğrendim "
" Ya beni bir dinler misin sen ne bu tavırlar "
" Senin hiç bişeyini dinlemek istemiyorum ben serdar ben sana seni seviyorum dedim benden kaçtın şimdide daha dün başka kadının kollarındayken yanıma gelemezsin böyle birşey istemiyorum tamam mıı ? Alıştım ben sensizliğe git ve daha fazla canımı acıtma "
Bağırarak söylediğim sözlerden sonra şaşkınca yüzüme baktı. Bağırdığım için boğazım acımıştı tam su almak için kalkıp mutfağa doğru dönmüştüm ki hışımla oda kalkıp kolumu tuttu. Suratıma sinirle baktı.
" Ne diyosun sen ya ne başka kadını saçmalama sen bana beni sevdiğini itiraf ettikten sonra ben kimseyle birlikte dahi olmadım nerden çıkarıyosun bunları "
" Yalan söyleme bana yeter diyorum sana tamam mı yeter uğraşma benle git kendine başka oyuncak bul "
Kolumu çekmeye çalışsamda çekemedim hayvan gibi sıkıyordu kolumu.
" Beren yemin olsun seni döverim anlıyomusun döverim. " diyerek yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
" Ben senin yüzünden kimseye yaklaşamıyorum sen bana başka kadının kolları diyosun. Ne yaptın bana sen beren ben niye hep seni düşünüyorum ? Neden hep yeniden seni öpmek istiyorum ? Aynı zamandada bunu düşündüğüm için kendimden refret ediyorum. "
Nefesi yüzümü ısıtırken aynı zamanda sürekli beni düşündüğünü itiraf etmesi içimi bir acayip yapmaya yetmişti. Ama o kadınla gülüşmesi gözümün önüne gelince soramadan edemedim.
" Pier lotide gördüm seni dün yanında çok güzel bir kadın vardı ve sana çok yakındı fazla yakın " dediğimde kolumu bırakmadan bir kahkaha attı. Neden gülüyodu ki şimdi bu deli benimle dalga mı geçiyodu yani. Bu düşünceyle kolumu çekmeye çalıştım. " Ya bırak beni dalga mı geçiyosun benle bırak "
Ben çırpınırken o hiç istifini bozmadı. " Beren senle dalga geçmiyorum güzelim ama bildiğin saçmalamışsın yani yanlış anlamışsın "
"Ne yanlışı ya gözlerimle gördüm diyorum sen ne diyosun "
Sinirle gözlerine bakmaya devam ettim. Fazla mı yakındık sanki. O mis gibi kokusu burnuma doluyordu , sıcak nefesi yüzümü yakıyordu ve ben nasıl bu halde kızgın kalıyorum hayret ediyorum. Kendimi içten içe tebrik ettim.
" Benim üniversiteden arkadaşım gürkan vardı hatırlıyomusun bebeğim "
Bana bebeğim demesinin etkisiyle mayışırken şu durumda gürkan ne alaka diye soramadım bile sadece kafamı olumlu anlamda salladım.
" Aferin hani o evlendi demiştim sana onuda hatırlıyomusun ?"
Yine kafamı olumlu anlamda salladım.
" İşte dün o yanımda gördüğün kızın adı burcu. Gürkanın karısı."
Oha ben ne zennetmiştim ama hatırladığım kadarıyla gürkan ölmüştü. Şaşkınlıktan büyüyen gözlerime güldü.
" Ama gürkan " derken sözümü kesti.
" Evet gürkan öldü. Burcuda kızı gülümle başbaşa kaldı. Amerikada yaşıyodu çocukluğundan beri istanbula gelmemiş hep gürkanla gelmeyi istemişler ama olmadı oda benden rica etti gürkanın sevdiği yerleri ona göstereyim diye. "
Benim gözlerim şaşkınlıkla daha ne kadar açılabilirse o kadar açılırken oda yaklaşıp burnumu öptü.
" Yani o benim emanetim beren asla düşündüğün şey olamaz "
" Ben yani " derken yine sözümü kesti. " Nasıl gördün bilmiyorum ama orda ona gürkanla orda rezil olduğumuz bir günü anlatıyordum. O hala deli gibi o adama aşık benlede kardeş sayılır "
" Anladım " diyebildim sadece ama acayip rahatlamıştım.
" Şimdi rahatla oturup konuşabilir miyiz ? İkimizde artık kaçmıcaz"
" Şey ben sadece su içmek için kalkmıştım "
Elimi bıraktı ve gülerek " Tamam hadi git iç banada getir sonra " dedi ve eski yerine geri döndü. Bende sadece kafamı sallayıp mutfağa yöneldim.
Suyumu içtim ve bir bardakta ona doldurdum. Salona geçip suyunu uzattım " Sağol " dedi ve suyunu içti.
Bende yerime oturdum ve yine bakışlarımız birleşti. Bir süre sonra sakince konuştu.
" Neden akşam telefonlarıma dönmedin "
" Sana kızgındım" dedim bende mırıltıyla.
" Gerçekten doğru söylüyordum beren sen bana itiraf ettikten sonra kimseye dokunmadım dokunamadım. Sana hiç yalan söylemedim ben bugüne kadar biliyosun "
" Biliyorum " diye mırıldandım. İkimizde konuşamadık bir süre öylece nefes seslerimizi dinledik ama artık dayanamadım.
" Sen niye aradın ?"
" Benden kaçmıştın çünkü nedenini öğrenmeliydim "
" Öğrendin "
" Öğrendim "
Ne cevap vereceğimi bilemediğim için aklıma gelen fikri direk söyledim.
" Kahvaltı yapmadım ben sende açmısın ?"
" Açım sabah erken indim buraya evini ararken yemek aklıma gelmedi." " Tamam hazırlarım şimdi "
Ben kalkıp mutfağa yönelirken oda kalkıp peşimden geldi.
" Yardım edeyim " dedi. Bende omuz silktim. Dolabımı sanki kendi eviymiş gibi rahatla açtı. 3 yumurta çıkarıp bangoya koydu. Üst domaptan kase , çekmeceden çatal aldı. Bunların hepsini tek seferde kendi başına buldu. Bende buna hayretle bakarken bana yandan bakıp gülümsedi. İşine yoğunlaştı. Benim sevdiğim gibi kaşarlı omlet yapıyordu. Küçüklükten beri çok severdim onun yaptığı omletleri. Bende onun sevdiği limonatadan yapmaya karar verdim. Dolapta dondurulmuş olanan bulunan çilekleri çıkarıp rondodan geçirdim , limonları sıktım , su ve şekerinide katarak hazır ettim. Bir kaç buz parçasıda atarak dolaba koydum sofrayı kurana kadar.
Oda omleti hazırlarken bir yandanda dolaptan malzemelere bakıp bulduklarını masaya koyuyordu. İyiki carlonun annesi geleceğimizi öğrenince dolabımı doldurmuş. Bende bulduğum salatalıkları doğramaya başladım. Ona baktığımda ise fırınla uğraşıyordu.
" Ne arıyosun fırında " dedim işimi yaparken.
" Senin sevdiğin küçük ekmek pizzalardan yapıcam. Heh tamam fırını becerdim " dedi ve işine devam etti. Benim sevdiğim şeyleri böylesine iyi bilmesi ve benim için yapması gerçekten harika bir duyguydu.
Gülerek salatalık doğramaya devam ettim. İşim bitince ona baktım salam ve sosisleri doğruyordu.
" Yardım ediyim mi " dedim arkasından usulca yaklaşıp.
" Yok kendim yapmak istiyorum sen otur " dedi ve bende onu dinleyip sandalyeye oturdum onu izlemeye başladım. İzlerken aklıma gelen fikirle kalktım odaya gidip telefonumu alıp mutfağa döndüm.
O hala işini yapmaktaydı. Bende ona bişey demeden yerime oturdum ve telefonla gizlice onun fotoğraflarını çektim. İlerde bunlara bakıp içimin acıyacağını bilsemde şu en bunu yapmak istedim ve yaptım. Ekmekleri hazır edip fırına attı ve bana döndü.
" 15 dakikaya tamamdır " dedi gülerek. Bende bişey diyemedim çünkt daha çok ora hayran hayran bakmakla meşkuldum.
" Başka istediğin bişey var mı ?" diye sordu.
" Daha ne olsun omlet var , pizzalarımız var , limonatamız var " dedim gülerek.
" Aa sen hellim seversin dur bakayım var mı ?" diyerek dolaba yöneldi. O araştırırken bende öylece ona bakakaldım. Neden böyle bişey yapıyodu ki şimdi tamam öncedende bana bişeyler hazırlardı ama sırf bunu yapmak için taa parise gelmezdi heralde.
" Abime geldiğini söyledin mi ?"
Bana baktı bir süre sonra işine geri döndü.
" Burcunun geleceğini biliyordu onla ilgileniyorum sanar işe gitmicektim zaten "
" Ee kızı yalnız mı bıraktın orda yani " diye aklıma geleni sordum. Oda aradığını bulduğu için sevinçle arkasını döndü.
" Merak etme kendi kendine bakabilir o zaten istediği kadar kalabilir işi yok bişeyi yok yanımda kalması daha iyi " dedi peynirle ilgilenirken.
" Gürkan neden ölmüştü" diye sordum merak edip.
" Kavga edenleri ayırmaya çalışırken arada kalmış"
" Çok kötü bişey ya heleki burcu için "
" Öyle yeni doğum yapmıştı o zaman. Kocasının kaybından sonra bide gülümle uğraştı ama çok şükür iyi "
" Gülüm mü neden gülüm "
" Ya burcu hep avrupada yaşamış türk kültürünü pek bilmez. İlk zamanlarında bir türk filminde biri sevgilisine gülüm diye hitap etmiş. Burcuyada ilginç gelmiş hoşuna gitmiş heh gülüm derdi gürkan ona. Oda işte kızının adını gülüm koydu."
O anlatırken ben burcunun acısını paylaştım. Gözümden akan yaşları fark etmemiştik bile taki serdar yaklaşıp silene kadar.
" Üzülme prenses sen burcu dirayetli kızdır hepsille baş ediyo "
" Ya öyle görünüyo olabilir yada gerçekten iyi olabilir ama bu hep bir yanının eksik olacağı gerçeğini değiştirmez."
" Ne yapalım hayat "
" Çok çirkin bir hayat "
Biz konuşurken pizzalarımız olmuştu. Az önceki hüzünlü anları kahvaltıda beni bol bol güldürerek dağıttı.
Pizzalar ve omlet harika olmuştu.
Yemeklerimiz bitince son bardak limonataları içerken bana baktı uzun uzun. En sonunda ise
" Bugün yeniden tanışalım beren. Herkesten herşeyden uzak özgürce pariste bir gün yaşayalım var mısın? "
dediğinde benimde istediğim hep buydu. Özgür birgün , sadece ikimiz.

Gizli Saklı Kalanım Where stories live. Discover now