BÖLÜM ÜÇ : "DAİMİ SUSKUNLUK. "

101 20 270
                                    

Selaaaam! Nasılsınız? Çok uzatmak istemiyorum, sizi bölüm ile başbaşa bırakıyorum. Keyifli okumalar...

Bölüm şarkıları:
Canozan - Sar Bu Şehri
Yüzyüzeyken Konuşuruz - Tutun Sen Bana
Sezen Aksu - Karşıyım

"Ama inan bana, insanların çoğunun ruhu bedeninden önce çürür."
                                     -Kardeşimin Hikayesi

⚖️

"Anlamam nedenini,
Üzmüşler bebeğimi ah,
Ah,

Tam yüzüne dalmışken,
Çizmiş kendi resmini, ah,
Ah,

N'olursun kaç kurtar,
Kendini bu diyardan,
Yâr, "

Yukarıda, kim olduğunu bilmediğim komşumun dinlediği şarkı balkonumdaki kasveti artırırken, ara sıra gelen kadeh sesleri gerilmeme sebep oluyordu. Üzerimde gecenin serinliğinden korunmak için giydiğim file ceketim vardı, serin bir rüzgar yüzümü yalayıp geçtiğinde kollarımı kavuşturdum.

"Güneş'i ararken,
Peşini bırakmaz Ay,
Ay, "

Bir inanca göre japon erkeklerinin, sevdikleri kadına "seni seviyorum" demekten utandıklarında, "Bu gece ay çok güzel değil mi? " dedikleri söylenirdi. Aslında bu şarkı sözü, "Aydınlığa giden yolda peşimdeki ay olur musun? " demenin naif bir yoluydu. Bunu bana Kenan anlatmıştı ve ilk dinlediğimde etkilendiğim söylenemezdi. O zaman saçma bulmuştum ama şimdi çok ince bir düşünce gibi geliyordu.

Burnuma gelen koku, dişlerimi dudağıma geçirmeme sebep olurken bir sıvının bardağa dolduruluş sesi ve ardından gelen bardak tıkırtısı, müziğin sesini bastırmıştı.

Alkol kokusuydu. Sek bir rakı kokusu.

Ben alkolden nefret ederdim.

Etraf öyle sessizdi ki çok kısık bir sesle gelen müzik olmasa üst kattaki komşumun nefes alış seslerini bile duyardım. Yelkovan on ikinin üstündeydi, akrep ise ikinin üzerinde. Saatler tam da ikiyi gösterirken şarkı bitti ve ben burnuma gelen alkol kokusundan rahatsız olup içeriye girdim.

⚖️

Arabayı her zamankinden biraz daha hızlı kullanırken Cüneyt, yolu tarif ediyordu. Bugün üzerimde sebepsiz bir gerginlik vardı, direksiyonu tutan elim sürekli terliyordu.

"Buradan sola dönün savcım, ev sağda kalacak. "

Dediği gibi sola döndüğümde az ileride polis araçları ve ambulanslar gözüktü. Dış cephesi siyaha boyanmış, lüks bir villanın önünde durdum. Evin girişine sarı şerit çekilmişti, başında bir polis memuru duruyordu ve vatandaş o bölgeye toplanmıştı.

"Film mi çekiyoruz arkadaşlar? Dağıtın vatandaşı! Haydi, hızlı! "

Ellerimi birbirine vurup kalabalığı yararak, şeridini altından geçtim ve Cüneyt ile beraber evin girişinde durduk. Yapay çim ile çit yapılmış bahçenin içine girdiğimizde solda büyük bir havuz gördüm. Başında dört tane şezlong, havuzun sağ tarafındaysa bir yemek masası vardı. Başımı bahçenin sağına çevirdim. Bir tane akülü oyuncak araba, bir kaç tane bebek ve peluş ayı çimlerin üzerine saçılmıştı. İki meyve ağacının arasına kurulmuş hamağın üzerinde bir yastık ve kitap vardı.

İlerleyip evin içine girdim. Sağ tarafta, geniş bir salon bulunuyordu ve yayılan kan kokusu dört cesedin de burada olduğunu gösteriyordu.

"Kadın tek kurşunla alnından vurulmuş, " dedi yanımdaki başkomiser. "Boğazında parmak izleri var, uzaktan bakınca da görülüyor zaten. Bariz boğuşma izleri. "

ACININ ASALETİ: HÜZÜNGÂH जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें