"Çok güzeldin."

"Sormadım, uyuyacağım."

Gülmesini göğsünün hareket etmesiyle ve dudaklarından çıkan sesten anlayabiliyordum.

"Sırtıma tırnaklarınla çizdiğin sanatı kaleminle yapamazdın yavrum, kendine utanarak haksızlık etme."

Gözlerimi açarak başımı kaldırıp yattığım yerden doğruldum. Yüzünde benimle eğlenir gibi duran ifadesi kaşlarımın kavislenmesine neden oldu.

"Ağzına laf verdik, hiç susmayacaksın artık değil mi?"

"Ağzıma verdiğin laf değildi ama, sen bilirsin."

İmalı bir şekilde yüzüme bakarken sonradan kafama dank eden şeyle yanımdaki yastığı alarak yüzüne geçirdim. Yastığı elimden almaya çalışırken son kez bir kez daha yüzüne yasladığımda ellerimden kurtarmıştı.

"Ne kadar terbiyesiz birisin sen ya."

Yastığı kollarının arasına alarak sarılırken gülerek yüzüme bakmaya devam etti.

"Bu terbiyesizlikte bana ortak olduğunu hatırlatmalı mıyım?"

"Ben senin gibi ağzına verdiğimi söylemiyorum."

Kurduğum cümlenin hemen ardından bir kaç saniye birbirimizin yüzüne baktıktan sonra Yusuf sesli bir şekilde gülmeye başladı. Gözlerimi kısarak ona bakmaya devam ederken en sonunda boşverip kucağındaki yastığı alarak başımın altına koydum ve kendi tarafımda sırtımı ona dönerek gözlerimi kapadım.

Utandığım falan yoktu, yani sanırım. Sadece ne söyleyeceğimi, bu konu hakkında nasıl konuşacağımı bilmiyordum. Aslında az önce kurduğum cümleye bakılırsa çok da bilmiyor sayılmazdım, sadece tetiklenmem gerekiyordu ve bunu çok iyi başarıyordu.

Belime sarınan kolun varlığını hissettiğimde gözlerimi kapalı tutmaya devam ettim. Kolu belimi sıkıca kavrayarak sırtımı iyice kendi göğsüne yaslarken yüzünü hemen nemli saçlarımın arasına sıkıştırdı. Burnunu saçlarımın arasına iyice gömerek ayaklarıyla ayaklarımı dürttü.

"Sırtını dönme bana." Saçlarımın arasında sesi kısık çıkıyor olsa da anlaşılıyor durumdaydı. "Sen sırtını dönünce sanki evimin kapısı kapanıyor yüzüme."

Hayalindeki evin kapısı. Evimizin kapısı.

"Kapattığın kapına bile sarılırım Mihri ama dönsene yüzünü bana."

Gözlerimi hafifçe aralarken, başımın altına yasladığım ellerimi oradan çekerek kolu hâlâ belime sarılıyken yavaşça hareket ettirdim bedenimi. Ona doğru döndüğümde kolu sırtıma baskı yaparak aramızdaki mesafeyi azalttı. Ortada duran ellerimi nereye koyacağımı bilemez halde öylece bırakırken, bunu fark etmiş gibi elimi bileğimden tutup kavrayarak sakallı yanağının üzerine bıraktı. Kirpikleri yavaşça gözlerinin üzerine düşerek kahvelerini kapatırken ona bakmaya devam ettim.

"Ellerini üzerimde hissetmeyi seviyorum."

Yanağına bıraktığı elimin parmakları yavaşça sakallarının üzerini okşadı. Batan kirli sakalları gıdıklayıcı bir his bıraksa da rahatsız hissettirmiyordu. Elim sakalları üzerinden saçlarına doğru bir yol çizerek beyaz karışmış siyah saçlarını okşarken gözlerim yüzüne darlığından dolayı aralamış gözlerini çok sonradan fark etmiştim. Yüzümde ne süredir bilmediğim  gördüğü ifadeye bakmaya devam etti. Belimdeki eli yavaşça sırtımda dolanırken, ayaklarının ayaklarıma olan teması kesilmemişti. Temmuz sıcağında onunla bu şekilde olmak bunaltıcı gibi gelse de iyi hissettiriyordu.

VİSAL/TAMAMLANDIحيث تعيش القصص. اكتشف الآن