4. Bölüm

6.7K 393 113
                                    


Merhaba biz geldiiiikkk. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Sizi daha fazla tutmadan şöyle bölüme alayım öyleyse ;))

.....

Anne.

4 harf, tek kelime ve bir insan. Bir gün gitse bile nasıl içinizde yaşıyor biliyor musunuz? Sanki hayattayken bile öyle yaşamamış gibi, dünyanın en güzel yerine saklamış ve onu orda ona zarar veren herkesten koruyabiliyormuşsunuz gibi. Hissediyorsunuz, artık gerçekten mutluymuş gibi. Gerçekten.

Biliyordum. O da kanamıştı. Belki de hâlâ kanıyordu. Böyle bir yara sonsuza dek kapanamazdı ki zaten. Sadece bir süre tutabileceği kadar yara bandı kullanılırdı. Yara bandı kan içinde kalıp düşene dek.  

Yusuf'a ne söyleyeceğimi bilemediğimde bunun farkına varmış olacak ki tekrar birbirimize iyi geceler dileyerek odalarımıza geçmiştik. Yarım saatten uzun süredir tavanı izliyor ve düşünüyordum.

Artık bu kadar sık teşekkür etmemelisin.

Etmemeliyim. İnsanların yarasını biliyorken orayı oymamalıyım. Nasıl bir şey olduğunu biliyorken yapmamalıyım. Peki tekrar teşekkür edecek bir duruma düştüğümde ne diyeceğim?

Hiçbir şey.

Evet, hiçbir şey. Hem dün gece tam edecekken susturmuştu beni, anlamıştı.  Acaba yine anlar mıydı?

Peki o annesizlikle nasıl baş edebilmişti?
Baş edebilmiş miydi? Onun da canı çok yanmış mıydı? Ona da annesizlik dünyanın en ağır şeyiymiş gibi gelmiş miydi?

Peki babası? O neredeydi? Onunla arası nasıldı? Benim ki kadar kötü bir durumda olmamasını dileyerek elimi saçlarımın arasına daldırırken derin bir nefes verdim. Başımı yastığa daha da gömerken, yanımda ki kardeşime sıkıca sarılıp bütün bu soruları zihnimin bir köşesine süpürdüm çünkü silmem mümkün değilmiş, düşünmemek imkansızmış gibi geliyordu.

🌿

Gece uyku tutmamış az da olsa bir yarım saat gözlerim kaymıştı. Onun dışında yatakta dönüp durmuş ve zihnimi susturmaya çalıştırmıştım fakat pek de başarılı olduğum söylenemezdi. Yedi gibi uyandığımda henüz kimse kalkmamışken duşumu hızlıca almış ve odaya geri dönmüştüm.

Yavaş yavaş üzerimi giydiğimde aşağıdan gelen sesleri duyabiliyordum. Muhtemelen Sakine abla kahvaltı hazırlıyordu. Yatakta uyumaya devam eden kardeşime bakındığımda sanki günlerdir uyumamış gibi kendini uykuya kaptırmıştı. Saçlarının üzerine minik bir öpücük kondurup, havluyla üstünkörü kuruladığım dalgalı saçlarımı boğazlı elbisemin üzerine saldım ve telefonumu da komidinin üzerinden alarak aşağıya adımladım.

Oturma salonuna bakındığımda kimseler yoktu. Mutfağa, Sakine ablayı görmek için girdiğimdeyse yine aynı manzarayla karşılaşmıştım. Ama sesler duymuştum, emindim buradan geliyordu. Fadime sultanın sesi kulaklarıma dolarken dışarıya doğru yöneldim. Kapıyı açıp etrafa bakındığımda yine o bilindik manzarayla karşılaştım.

Elinde beyaz bir kabın sapını tutmuş, dikkatle gelen Sakine ablayı görene kadar öylece durup bakınmaya devam etmiştim. Ayağında ki çiçekli kara lastikleri çıkarıp mutfağa adımlarken peşine takıldım. 

"Günaydın Sakine abla."

Beyaz kabı tezgahın üzerine koyduktan sonra nefessiz bir şekilde yanda ki sandalyeye oturdu.

"Bizden geçti habu işler. Göriy misın iki adımlık yol yürudum da götümden nefes aliyrım."

Gülerek yanında ki sandalyeye yerleştim.

VİSAL/TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now