27- Isırık |M|

537 43 68
                                    

Not: Coğrafyacının pişkin pişkin 'projeni haftaya getir' demesi üzerine gecenin birinde Olay dinleyerek Salamanca'nın sicilini araştırırken mentalim çöktü.
Her neyse....

AYRICA JONGSANG SMUT VAR

•••

Yunho sertçe yutkundu. Dağılmış haldeydi. Mingi'nin ona uzattığı elin üzerine titrekçe kendisininkini koydu.

"Gidelim sevgilim."

Mingi'nin dediği her şeyi sadece onaylıyordu. Oturduğu yerden kalktı ve büyüğün onu çıkışa çekiştirmesine izin verdi. Sadece itaat ediyordu, çünkü Song Mingi size asla ikinci bir seçenek vermiyordu.

Boğuk ve kokuşmuş mekandan çıktıklarında ilk hissettikleri şey sonsuz temiz havaydı.

Havadaki serinlik arsızca Yunho'nun tenini yalıyordu. Saçları hafifçe uçuşurken Mingi'yi sertçe durdurdu.

Dedektif ne olduğuna bakmak için arkasını döndüğünde dudaklarının arasına yerleşen dudaklar ile yavaşça gülümsedi.

Yunho onun güldüğünü hissetmişti. Sinirle dişleri arasındaki eti ısırdı. Bu büyük olanın inlemesine sebep olmuştu.

"Eve gidelim Mingi."

Büyük olan sırıtarak elini onun beline attı ve ondan başka hiçbir şeyi umursamadan arabaya yürüdü.

•••

"J-jongho korkuttun beni!"

Yeosang elini hızla atan kalbinin üzerine bastırdı. Söylediğiyle Jongho dilini üst dişlerine bastırıp yarım ağız bir sırıtış bırakmıştı.

"Bunca yamyamın arasında sana zarar gelir diye ben korkmadım mı? Fazla rahat davranıyorsun güzelim, eminim ki babacığın buna çok kızmıştır."

Söyledikleri küçük olanı gülümsetmişti. İki elini kaslı göğüslere yaslayıp kendisini daha da yakına çekti. Jongho buna daha fazla dayanabileceğini sanmıyordu. Yeosang ise bunun bilincinde olarak alt dudağını sarkıttı.

"Çok mu kızmıştır? Ceza mı alacağım yoksa?"

Jongho'nun gözleri hızlıca etrafta dolandıktan sonra derin bir küfürle sevgilisini kucağına aldı.

Birinin görmesi umurunda değildi. Sarışın olan kısmi zaferiyle kucağında olduğu bedenin boynuna sıcak nefesini üflüyordu.

Jongho onu sadece labirentten farksız olan şu aptal yerden çıkartmaya çalışırken boynunda hissettiği ıslak dil ile kaskatı kesildi.

Yeosang onun kapanan gözlerini ve gerilen çenesini gördüğünde kucağında olduğu çocuğa hafifçe sürtündü.

Jongho artık eve kadar bile dayanabileceğini sanmıyordu. Barın aralık koridorlarından birine daldı ve uygun bir köşe için bakınmaya başladı.

Kucağındaki sarışının sürtünerek onun için inlemesi gerçekten beynini akışkan hale getirmişti. Tüm siniriyle sevgilisini kucağından indirip duvara yasladı.

Gelen gidenin olmayacağı bir yerde oldukça dar bir kolonun arkasındaydılar.

Yeosang sırtının acısıyla arsızca inlediğinde Jongho pes ederek kollarını iki yana açtı.

"Ben seni tek bir şekilde zapt edebiliyorum..."

Küçük olan her şeyi bekliyordu ama sertçe omuzlarından bastırılarak dizleri üzerine düşmeyi, asla.

Jongho'nun az çok ne istediğini fark ettiğinde parmakları onun pantolonunu buldu.

Ayaktaki yapılı beden usulca onun saçlarını okşuyordu. Yeosang parmaklarını olabildiği kadar pantolona sürterek fermuarı açtı.

Kang Yeosang çok tehlikeliydi.

Jongho hafifçe inlediğinde o da keyifle işine devam etti. Her şeyi ağırdan alarak büyüğü kışkırtmaya çalışıyordu. Pantolonu dizlerine kadar indirip yüzü hizasındaki alete iştahla baktı.

Baksırı tutup yavaşça aşağı çekiyordu. Ama her şeyi o kadar ağır yapıyordu ki Jongho en sonunda sabrının gerçekten taştığına emindi.

Parmakları arasındaki tutamlara sarılıp yüzünün kendisine bakmasını sağladı.

Yeosang inleyerek yüzünü buruşturduğunda Jongho'nun baş parmağı dudaklarını okşuyordu.

"Benimle, oynama, Kang."

Küçüğün elleri çıplak kalçalarına tutunduğunda Jongho dudağını dişleriyle sıkıştırdı.

Yeosang fazlasıyla iri ve sızdıran aletin ucuna dudaklarını dayadı. Sevgilisi gerçekten kötü durumda gözüküyordu. Bunu pek de umursamadan yavaş hareketlerine devam etti.

Jongho hissettiği acıyla küçüğün çenesini kavradı ve yanaklarına bastırdı. Yeosang istemsiz açılan ağzına itilen uzunlukla tırnaklarını avuçları arasındaki kalçalara geçirip öğürmüştü.

Sevgilisi onun için çok fazla büyüktü. Yeosang daha fazla uzatmayarak dilini ağzındaki penisin etrafına sürtmeye başladı.

Jongho bir eliyle duvara tutunurken diğer eliyle de sarışının çenesini kavramıştı. Sıcak ağzın içine yaptığı gelgitler aklını kaçırmasına sebep olurken Yeosang'ın asla rahat durmayan dili, damarlı derisine sürtünen dişleri ve içine çektiği yanakları onu çok çabuk zirveye taşımıştı.

Tek saniye gözünü ayırmadığı çocuğun gözleri kaymaya başladığında son vuruşunda kendini onun ağzına bıraktı. Titreyerek duvara daha çok sokulurken yumuşak tutamları okşuyordu.

Yeosang rahatlayamadığı için sızlayan penisiyle huysuzca ayağa kalktı. Jongho gülümseyerek onu derin bir öpüşmenin içine çekerken parmaklarını küçüğün aletine sarmıştı.

Aşk dolu öpücüklerini ona bahşederken böyle bir güzelliğe nasıl sahip olduğuna hayran kalıyordu sadece.

•••

"Bay Min. Dedektiflerden mi yardım isteyeceğiz?"

Korku dolu gözlerle ona bakan polise gürledi emniyet amiri.

"BAŞKA SEÇENEK Mİ VAR AHMAK!" kendini sakin tutmak için kaşlarını ovuyordu.

En sonunda tiz sessizliği yırttı.

"Song Mingi, git ve onu bul. Eski bir dostum ama ne yaptığına nerede olduğuna dair bir fikrim yok. Sadece..." yorgun bakışları polisin yüzüne çıkmıştı. Sadece bu sefer endişe de barındırıyordu.

"Mingi'ye bizden önce ulaşmalarına izin veremeyiz."

Judas  // YunGiWhere stories live. Discover now