15- J.J. Rousseau |M|

807 60 80
                                    

Geçen bölüm yoldayken size şarkı seçicem diye bileğimi burkup yağmur sulu çukura düştüm hele bi o şarkılar dinlenmesin bakın noluyo

Yunho ve Mingi dışarıdaki yağmurdan son anda sıyrılmış kendilerini birer çocuk gibi gülüşerek büroya atmışlardı.

Mingi cam kapıyı sonuna kadar açtı ve Yunho'ya öncelik tanıdı.

Küçük olanın ağzı hayranlıkla açılmış ve adımları yavaşlamıştı.

Karanlık ve kuytu bir yer değildi burası filmlerin aksine. Yüksek bir tavanı vardı ve bir duvar tamamıyla ipuçlarıyla kaplıydı. Buna rağmen ise minginin iki yanındaki duvarlar çeşit çeşit bitkiler ile doluydu.

Adımları hızlandı ve çalışma masasının üzerindeki saksı ile heyecanla gülümsedi.

"Mor menekşe! Çok severim."

Biliyordu. Çünkü bu menekşe Yunho'nun her gün okula giderken geçtiği çiçekçiden her yıl doğum gününde kendine bir tane aldığı menekşelerdendi.

Dudakları hafifçe kıvrıldı genç dedektifin. Üzerindeki ceketi asmıştı ve şimdi gömleği ile üzerindeki pantolon askılarıyla duruyordu. Kollarını kavuşturup sırtını cam kapıya verdi, sadece güzel meleğini izlemek istiyordu.

Yunho deri sandalyelerden masadaki yığılı kırmızı dosyalara kadar her şeyi dikkatle inceliyordu.

Aklına ise genç dedektifi bu masada pür dikkat bir şekilde davaları çözmeye çalışırkenki halleri doluyordu. Sertleşmesinin sırası değildi.

"HADİ." diye bağırdı masanın üzerine eğilerek sarışın olan. "Yani, hadi başlayalım davaya bakmaya."

Mingi ona cevap vermeden sandalyesine doğru yürüdü.

Yunho onun ayak seslerini takip ediyordu ki adımlar tam da onun arkasında kesildi.

Uzun olan iki elini küçüğünün iki yanına koydu ve başını onun omuzlarının üzerine koydu. Hafifçe ensesine üfleyerek sanki çok normal bir haldelermiş gibi iyice masaya uzandı ve dosyalardan en üstte olanı kaptı.

Yunho kalçalarında hissettiği birkaç saniyelik baskı ile nefesini tuttu. Belki de nefesi kendiliğinden kesilmiş de olabilirdi. Şu an düşünmek adına bir şey yapamıyordu.

"Jean-Jacques Rousseau adını kullanıyor."

"Hm."

Zihni git gide bulanıyordu. Mingi'nin bu sandalyede sinirle birilerini azarladığını ne diye düşünmüştü. Kendinden gerçekten korkuyordu. Ne çeşit şeyler vardı kendinde?! Cinsellik hayatında yoktu ve bunu doğru birisiyle yapmayı hayal etmiyor değildi şimdi ise bu adam karşısında yapabilecekleri kendisini dahi şaşırtıyordu.

"Banka soygunu, 2 Şubat, gece yarısı 3 gibi."

Yunho başını belli belirsiz sallıyordu ama kalçalarında hissettiği baskının sahibinin neyden bahsettiğine dair hiçbir fikri yoktu.

"Sence bir soygun için önemli zaman ne zamandır?"

Önerilen Şarkı: Lost In The Fire

Mingi burnunu hafifçe beyaz tene sürtmüştü bunu söylerken.

"B-bilmem."

Küçük olanın gözleri yavaşça kapanırken kendisini zor ayakta tutuyordu. Masaya dayadığı kolları titremeye başlamıştı

Kekelemesi ise boynu ile omuzları arasında mekik dokuyan genci gülümsetmişti.

"Peki söyle bakalım." Mingi aralık dudakları arasından ıslak dilini çıkarttı ve göğsüne dayanan sağ omuzda gezdirdi.

Judas  // YunGiWhere stories live. Discover now