20- Kir ve Kan (Part 2.)

385 56 71
                                    

"Pekâlâ" dedi Mingi. Başı sinirden ve stresten ağrıyordu.

Soobin kendisine yapılacak mantıklı bir açıklama beklerken dedektif tam aksine herkese ikinci şoku yaşatmıştı.

"Otopside çıkmayacak bir zehir, avukat olarak da Jongho ve dava dedektifi olarak da saygıdeğer ben. Nasıl, kulağa hoş geldi değil mi?"

Jake kana bulanmış dişleriyle gülümsedi.

"Ben emniyettenim kılıma zarar veremezsiniz."

"Elimizdeki kanıtlarla öyle de güzel zarar veririz ki ne olduğunu bile anlayamazsın."

Kolları bağlı ve ayağa kalkamayacak halde bile dedektife iddialı konuşmaya devam ediyordu.

"Sizin için gelecekler."

Mingi başını Soobin'e çevirip rehine göstermeden göz kırptı.

"Öyle mi? Kim gelecek polis arkadaşların mı?" Mingi önüne düşen saçlarını geriye atıp keyifle gülümsedi.

Gülüşüne kafedeki diğer iki adam da eşlik ettiğinde Jake sinirden kızarmaya başlamıştı.

"Aptal... Sadece emniyete mi bağlıyım sence?!"

Mingi yüzüne sahte bir şaşkınlık yerleştirdi.

"Neyden bahsediyorsun?"

Kafenin kapısına inen birkaç yumrukla içerideki üçlü paniklemiş gibi etraflarına bakındılar.

Jake keyifle kahkaha attı.

"Shiba teşkilatına hoşgeldiniz. Tek bir parçanız kalmayacak!"

Mingi gülümseyerek ellerini kaldırdı ve alkışlamaya başladı. Kurbanın yüzü görülmeye değerdi.

Soobin ise kapıyı açtı ve Changkyun'u içeri aldı.

"Yardımcı olduğun için sağol."

"Ne demek, gerçekten eğlenceli duruyor."

Seonghwa yerde oturan bedeni çekip ayağa kaldırdı ve Mingi'nin karşısına dikti.

"Teşkilatın sıradan üyelerinden birisin değil mi? Yeni mi katıldın? Sana bir şey olmasını kimsenin umursamayacağına eminim. Her neyse, Seonghwa seninle ilgilenecek. Umarım eğlenirsin."

"Hayır!"

Seonghwa'ya olan korkusundan bacakları titreyen adam hepsi için bir eğlenceydi.

"Sevgilimin karnındaki kesiği, kolundaki morluğu, sırtındaki kızarıklıkları ve onu korkuttuğun her saniyeyi sana ödeteceğime emin olmanı istiyorum. Biz herkese hak ettiğini sonuna kadar veren adaletli insanlarız. Değil mi dedektif?"

Mingi gülerek başını salladı.

"O zaman bize biraz müsaade beyler."

Seonghwa sırıtarak tuttuğu adamı kapıya sürüklerken Mingi de kollarını bağlamış ve Soobin'e dönmüştü.

Changkyun hafif bir merakla mırıldandı.

"İyi ama bunu neden yaptığını hâlâ öğrenemedik ki?"

Mingi dost canlısı bir şekilde elini onun omzuna attı.

"İşte, Hwa'yla güzel güzel konuşup her şeyi anlatacak."

•••

Kafe tüm gün kapalı kalmıştı. Mingi, Soobin ve Changkyun kafeyi temizlemiş ve tekrar kullanılabilir bir hale getirmişlerdi.

Mingi her boşlukta gidip Yunho'yu ve diğerlerini kontrol ediyordu.

Yunho kesinlikle çok daha iyiydi ve geldiğinde onu güzel bir gülümsemeyle karşılıyordu. Hongjoong sabah ne kadar olgun durduysa şimdi de o kadar çocukça sızlanıyor ve sürekli olarak Seonghwa'nın ne zaman geleceğini sorup duruyordu.

Judas  // YunGiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin