21- Judas

393 51 85
                                    

DÜNYANIN EN KARMAKARIŞIK BÖLÜMÜ AMA OKUMADAN ÖNCE MİNGİ'NİN DUYGULARINI KONTROL EDEMEYEN BİR PSİKOPAT OLDUĞUNU UNUTMAYIN

•••

Yunho gözlerini titrekçe açtı. Kesinlikle kafe olmayan ama kesinlikle tanıdık bir yerdeydi. Altındaki konforla Mingi'nin yatağında olduğunu çabucak anladı.

"Mingi."

İçeriye doğru seslendikten sonra bir süre bekledi. Merdivenlerden gelen koşar adım sesler git gide yaklaşmış kapıda bitmişti. Kapının yavaşça açılmasıyla Mingi gülümseyen yüzünü içeri uzattı.

"Bebeğim?"

Yunho kızarmış yanaklarıyla hafifçe gözlerini ovaladıktan sonra kalkmaya yeltenmişti ki sırtındaki acıyla hafifçe yüzünü ekşitti.

Mingi koşarak onu belinden tuttuğu gibi kucağına aldı. Bu hareket ikisine de oldukça normal gelmeye başlamıştı bu yüzden kimse yadırgamadı.

"Mutfakta yemek hazırlıyorum, gözümün önünde durmanı istiyorum."

Sarışın olan gülerek başını salladı ve ellerini dedektifin boynuna doladı.

Mingi merdivenleri indikten sonra kucağındaki çocuğu nazikçe koltuğa yatırdı ve zaten bitişik olan mutfağa geçti.

Yunho yarı uzanır halde yemek yapan Mingi'yi izliyordu. İçi içini yiyordu. Konuşmak istiyordu evet ama nasıl yapacağına dair bir fikri yoktu. Bu kadar cesur değildi şimdilik.

"Mingi." dedi ayaklarını koltuğun aşağısına sarkıtarak.

Yemek yapan çocuk da ellerini hızlıca suya tutup yanına koştu.

"Yanında oturmak istiyorum."

"Yanımdasın ya zaten, sandalyede oturamazsın. Sırtın acır."

Yunho dudaklarını yavaşça büzdü ve başını iki yana salladı.

"Peki peki... Yanımda otur ben işimi bitirene kadar ama yemeklerimizi koltukta yiyelim. Anlaştık mı?"

"Anlaştık?"

Kendisine gülümseyen küçüğün saçlarını karıştırdı ve kucağına alarak masanın yanındaki sandalyelerden birisine oturttu.

"Büyük tabak mı istersin daha büyük tabak mı?"

"Ne?"

"Tamam o zaman büyük tabak."

Yunho anlamayarak onun elindeki koskoca tabaklara baktı.

"Ben bu kadar yiyemem ki."

"Ama iyileşmek için yemek zorundasın, hem..." Mingi, Yunho'nun kilolarla ilgili bir korkusu olduğunu biliyordu, gülümsedi. "bende seninle yiyeceğim."

Oturduğu sandalyeden sarkıttı ayaklarını sallarken başıyla onayladı onu Yunho.

Mingi tencereye taze soğanları da katarak birkaç baharat daha ekliyordu. O sırada masadaki telefon çaldı.

Seonghwa, arıyor...

"Kim arıyor?"

"Seonghwa."

Ayakta olan omzunun üstünden sarışına bakıp gülümsedi.

"Açıp hoparlöre alabilirsin bebeğim."

Yunho başıyla onaylayıp aramayı cevapladı.

"Yunho!"

"Hongjoong??"

Judas  // YunGiWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu