13- Soğuk

431 63 54
                                    

Mingi ve Yunho el ele arka koridordan çıktıklarında cam kenarındaki masa bomboştu. Seonghwa gitmiş olmalıydı. Mingi hafif bir sıkıntıyla nefes verdikten sonra arkadaşının dengesiz biri olmadığını bilerek en fazla kafa dinlemeye gideceğini düşünerek avcu içindeki elin sahibine çevirdi başını.

"Bu akşam benim için müsait misiniz acaba?"

Küçük olan dişlerini göstererek gülümsedi. Tam cevap vereceği sırada ise aklına gelen şeyle ağzı sonuna kadar açıldı.

"Hayır! Unuttum! Tanrım Wooyoung beni öldürecek."

Mingi tek kaşı havalanmış bir şekilde panikleyen çocuğun omuzlarından tuttu ve onu kasanın arka tarafına doğru çevirdi.

Wooyoung ve San keyifle konuşuyorlardı hatta öyle ki Yunho'yu bile fark etmemişlerdi.

Mingi ona içten bir şekilde gülümseyerek hafifçe onlara doğru itti belinden.

"Woo! San!"

Yunho'nun sesiyle ikili daldıkları sohbetlerinden çıkmışlar ve odaklarını küçük çocuklarına çevirmişlerdi.

"Neredeseniz siz Yuyu, Hong da yok ortalarda."

Wooyoung çattığı kaşlarıyla tek çırpıda söyleyivermişti bunu. San ise tek elini sevgilisinin omzuna atıp ifadesiz bir şekilde bekliyordu. En sonunda bebeğinin azarını bitirdiğini gördüğünde baba olarak olayı devraldı.

"Bir sorun yok değil mi Yuyu? Ayrıca bizi arkadaşınla neden tanıştırmıyorsun."

San elini gülümseyerek uzun boylu yabancıya uzattı.

"Merhaba, ben San. Choi San."

"Memnun oldum, Song Mingi."

San'ın tek kaşı kısa bir süreliğine havalanır gibi olduysa bile istifini bozmadan tokalaştı. Tabii en ufak mimik dedektiften kaçmıyordu ama zaten Wooyoung buna mahal bırakmamıştı.

"SONG MİNGİ! Yani WOW!" Gözünü kırpıp Yunho'ya baktıktan sonra bir elini Mingi'ye uzatmış bir elini de göğsüne koymuştu.

"Çok memnun oldum Mingi, ÇOK memnun oldum."

Kaşla göz arasında kemiklerine kadar süzdüğü adamı beğenip onayladığını Yunho'ya çaktırma şekliydi bu. Tek sorun... Ortada, evde de bunu konuşabilecek olmaları ya da herkesin çoktan çaktığı gibi bir çok sorun vardı ama şükürler olsun ki San lafa girip heyecanla damat adayını sözlüye çeken sevgilisini sakinleştirmişti.

"Hongjoong nerede, çıksak iyi olacak."

"Şey," Yunho bir an duraksamıştı. Daha işin aslını öğrenemeden polisin onu alıp götürdüğünü söylememeliydi.

"Üşütmüş biraz, dinleniyor şimdi."

Mingi usta bir oyunculukla onu kurtardığında Yunho sonsuz minnettarlık duyuyordu ona.

Wooyoung endişeli bir şekilde öne atıldı.

"Çok mu kötü, gidip baksak mı?"

"Hayır, hayır! O kadar da kötü değil. Aslında biraz da yalnız kalmaya ihtiyacı var sanırım şahsi şeyler işte."

Yunho karşısındakinin anlayışla başını salladığını görünce rahatlamıştı ki Wooyoung otuz iki diş gülümseyerek tekrar parladı.

"O ZAMAN MİNGİ BİZİMLE GELSİN?"

•••

"Ne diyor?"

San ağzındaki roka salatasını yuttuktan sonra peçeteyle dudaklarını sildi.

"Sevgilisi vardı ya Jongho, şimdi o almış. Eve geçiyorlarmış."

"Salgın falan var sanırım hepiniz rahatsızlanıyorsunuz, dikkatli ol Yunho."

Yunho gülerek başını sallayıp az önce Yeosang'la konuştuğu telefonunu kilitleyip cebine attı.

"Hong'un gelememesi kötü oldu. Umarım bir an önce iyileşir."

Wooyoung merhametle elini kalbine koymuş anaç bir tavırla Hongjoong'un hastalandığı için gelememesine üzülüyordu.

"İyileşir o sen merak etme."

San sevgilisinin çenesinden tutup kendine çevirdikten sonra açtığı ağzına bir parça bonfile tıkmıştı.

Mingi bu ortamı sevmişti. Sürekli Yunho'nun evine girip çıktıkları için onları zaten tanıyordu ama bu kadar samimi olmaları hoşuna gitmişti.

Yunho sandalyesini yavaşça arkaya iterek kalktı.

"Ben bir lavaboya gideceğim, hemen dönerim."

Sarı saçlı çocuk hızlı adımlarla masadan ayrıldığında Mingi aniden karşısında kaşlarını çatan Wooyoung ile ne yapacağını şaşırmıştı.

"Bak Mingi! Bu çocuk benim çocuğum. Kılına zarar gelsin. Tek gözyaşı dökülsün. O zaman seninle külahları çok fena değişiriz."

Mingi bu çocuğu git gide daha çok sevdiğini hissediyordu. Gülümsedi.

"Yunho benim için bir arkadaş, heves ya da takıntı değil. Onun kılına zarar gelirse, gözyaşı dökülürse sizden önce ben hallederim."

Halletmişti.

Wooyoung tekrar gülümsedi ve bardağından büyük bir yudum su aldı.

"Sen Mingi... Düzgün birine benziyorsun."

San hafifçe gülümseyerek sevgilisinin omzuna attığı eliyle hafifçe kazağın tasarımından dolayı tenini açık bırakan aralığı okşadı.

"Sakin ol güzelim, Mingi en ufak bir yanlış yaparsa tüm elemanları üzerine salacağım."

Wooyoung neşeyle ona gülümseyip kocaman kestiği bir parça eti ağzına attı.

Acaba San benim de bu masada olduğumu biliyor mu diye düşündü Mingi. Sonrasında ise sevdiğine en ufak yanlış yapmayacağına olan eminliği ile vaz geçti.

"Geldiim. Suları çok soğukmuş ellerim dondu."

Yunho soğuktan kızarmış ellerine hohlayarak ısıtmaya çalışırken Wooyoung da bu restoranın eksik yönlerinden yakınmaya başlamıştı.

Üçü de sohbete girerken Mingi sessizce onları dinliyordu.

Yunho ısıtamadığı ellerini koyu sohbetin arasında refleksif olarak üst bacaklarına sürtmeye başladığında San bu restoranın sahibi ile ilgili bildiği bir skandaldan bahsediyordu.

Hızlıca sürttüğü avuçlarını kadife pantolonu doldururken birden teninin üzerinde de sıcak tanıdık sıcak parmakları fark etmişti.

Başını önce elleri üzerindeki ellere sonra da ellerin sahibine çevirdiğinde Mingi'nin sanki haberi yokmuş gibi San'ın esprilerine güldüğünü gördü.

Bakışları git gide koyulaşırken sevdiği adam fark ettirmeden başını ona çevirip diğer ikiliye çaktırmadan göz kırptı.

Judas  // YunGiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora