6- Seonghwa

601 90 77
                                    

Kapının tıklatılmasıyla Bay Kim huzursuzlukla kıpırdandı. Tedbirli adımlarıyla kapıya adımladı. Kapının arkasından tekrar ses gelmemişti. Ürkek bir şekilde kapının kolunu tutup seslendi:

"Kim o?"

Aniden ensesinde hissettiği soğukluk ile ağzından küçük bir korku nidası kaçırdı. Titrek ellerini havaya kaldırdı ve korkuyla arkasına döndü.

"Eğlenceli olacağa benziyordun ama çok yoğun bir zamanıma geldin..."

"E-evime nasıl girdin?!"

Seonghwa istemsizce güldü ve kaşlarını kaldırdı.

"Nasıl mı? Sanki çok korunaklıymış gibi..."

Evet çok korunaklıydı zaten ama sekiz tane koruma Seonghwa'yı sadece oyalamıştı.

"Canımı bağış-"

Odanın içinde tek el silah sesi duyulduğunda Seonghwa dilini iç yanaklarında gezdirip göz devirdi. Temizlemek için ya da gizlenmek için bir sebep göremedi, olayı araştıracak kişi Mingi olacaktı ve avukatlığı da Jongho yapacaktı.

Elini kolunu sallayarak bahçenin çıkışına ilerledi. Motorunun üzerindeki kaskı taktı ve birkaç saniyede gözden kayboldu.

•••

Hongjoong sinirle elindeki bezi tezgaha fırlatıp küçük bir sinir krizi geçirdikten sonra Yunho'yu rezil etmemek için yüzüne bir gülümseme takarak ikilinin masasına yürüdü.

Mingi, Yunho'nun hararetle anlattığı şeyleri dinliyor ve hafifçe tebessüm ediyordu. Hongjoong bir anlığına ne kadar tatlı olduklarını düşündü ve sonra bunu çok da umursamayarak öksürdü.

"Ben şimdi çıkıyorum size iyi eğlenceler."

Yunho kızaran yanaklarıyla onayladığında Hongjoong da hızlıca kapıdan çıkmıştı.

İkili derin sohbetlerine devam ederken kızıl saçlı çocuk da sıkkın bir şekilde sokakta yürüyordu. Başını karşıdan karşıya geçmek için kaldırdığında karşı kaldırımdaki direğe yaslanmış ve ellerini cebine sokmuş doğrudan ona bakan bedenle irkildi.

Yüzü karanlıkta seçilmiyordu. Panikle geriledi. Karşısındaki uzun boylu adam doğrudan üzerine gelirken sadece sağına soluna bakarak  yutkundu.

Tek nefeste yanında biten beden kendisininkinin neredeyse iki katıydı. Onun aksine neşeli gibiydi. Cebindeki elini çıkartarak ona uzattı.

"Seonghwa."

"M-minho."

Seonghwa bu söylediğinde içten bir kahkaha bırakıvermişti. Derin bir sesle attığı bu kahkaha normal bir zamanda Hongjoong için çok yükseltici olabilirdi ama şu an bacakları bile titriyordu hatta tabiri caizse altına ediyordu, bu yüzden sırası değildi.

"Hongjoong olduğunu biliyorum, Mingi'nin arkadaşıyım. Dedektiflik bürosundan. Sanırım hâlâ içerdeler. Bende ona bakmaya gelmiştim."

Hongjoong derin bir nefes verip çocuğun kollarına atladığında Seonghwa'nın gözleri sonuna kadar açılmıştı.

Burnuna dolan yasemin kokusunu içine çekti ve ilk kez tattığı bu his ile istemsizce tebessüm etti.

Fiziksel temastan nefret ederdi, şimdi nasıl bu kadar rahat hissetmişti.

Hongjoong ondan geriye çekilip gülümsediğinde yüzünde hâlâ şapşal bir tebessüm kalmıştı.

"Ah Bay Park, Bay Mingi konuşurken adınızı çok duymuştum!"

"Ya, öyle mi?"

Küçük olan tekrar utangaçça başını salladı ve Seonghwa gülümsedi.

"Bir yere geçmek ister misin, onlar çıkana kadar?"

Hongjoong duraksadı. Yunhodan anahtarları da almamıştı. Eve istese de gidemeyeceği için başını salladı ve gülümsedi.

Tabii bu sırada çaktırmadan Seonghwa'nın cebindeki dedektif kartının sahte olup olmadığını kontrol etmeyi de unutmamıştı.

Judas  // YunGiWhere stories live. Discover now