Chapter 2

24.3K 951 227
                                    

Yine bir sabah alarmın sesini duymadan uyandırılıyordum. Eve geç geldiğimi ve uyumak istediğimi anlamak bu kadar zor olamazdı.

''Theo!''

''Ne var ?'' dedim uyku akan sesimle. Gözlerimi açmamıştım ancak seslenen kişinin babam olduğunu idrak edebildiğimde daha yumuşak bir sesle, ''İzin ver uyuyayım.'' dedim.

Babamı umursamadığım, yaptıklarını onaylamadığım bir gerçek olsa da göz ardı edemeyeceğim bir dominantlığı vardı. Söylediklerini ikiletmekten, kendisine karşı gelinmesinden rahatsızlık duyar ve bunu açık bir şekilde belli ederdi. Oğlu olarak, tüm yaptıklarıma tolerans gösterdiğinin farkındaydım, aksi takdirde böyle bir lüks içinde yaşamama asla izin vermezdi.

''Neden sen oturma odasında, kölen olacak kişi yatağında yatıyor?'' Sinirlendiği belli olan sesi, gür ve şiddetli çıkmıştı.

''Baba'' dedim,son kez şansımı deneyecektim. ''Sonra konuşamaz mıyız gerçekten?''

''Hayır, konuşamayız.''

Babamın diretmesine daha fazla karşı koymadım ve kaçınılmaz olan şeyi yapıp uyandım.Üzerimdeki ince yorganı açarak kanepede oturur pozisyona geçtim. Az uyuduğum için başım zonkluyordu, göz altlarımın renk değiştirdiğine emindim ve karnımdan yükselen seslere bakılırsa bir an önce birşeyler yemeliydim.

''Seni dinliyorum.''

''Neden kanepede ya-''

''Biraz kısık sesle konuşur musun lütfen,başım zonkluyor.''

Babamın başını yavaşça çevirmesinden birkaç küfür yediğimi anlayabiliyordum.

Tekrar konuşmaya başladığında sesini alçaltmıştı. ''Zengin bir aileden geldiği için ona bu şekilde davranmak istiyor olabilirsin, ancak bir köleye nasıl davranman gerektiğini artık öğrenmelisin Theo. Bu ilk deneyimin olduğu için seni rahat bırakmaya çalışıyorum, sen ise çabalamıyorsun bile.''

Hiçbir cevap vermedim, söyleyeceklerini bitirmesini bekliyordum. Köleler hakkında tabii ki bilgi sahibiydim, sahibin yatağında uyuyamaz, aynı yerde yiyemezdi falan filan.

''Sana köle-sahip ilişkisinde geçerli maddeleri hazırlatıyorum. Eline ulaştığında uymaya başlasan iyi edersin.'' Biraz öncekine göre daha sert bir sesle konuşuyordu. ''Bu evde tek bir yanlışını görmek istemiyorum, anladın mı Theo?''

Babamla kurallar hakkında tartışabilirdim, böyle bir sistemi doğru bulmadığımı ya da kuralların ne kadar gereksiz olduğunu.. ancak sonunda ne o, ne de ben söyleyeceklerimizden vazgeçerdik. Bunu biliyordum. Babamla ortak belki de tek özelliğimiz ikimizin de oldukça inatçı olmasıydı. Sadece ben durmam gereken yeri seçebiliyordum.

Örneğin aç bir mideyle tartışmak inatçılığımın önünde duramayacak bir şeydi.

''Anladım, evet.'' Saçlarımı karıştırırken bir yandan da başımla onaylıyordum söylediklerimi. ''Bir daha olmayacak.''

Babam uzatmak istemediğinden olsa gerek, bana 'Pekala, göreceğiz.' bakışları attıktan sonra yanımdan ayrılmıştı.Odada yalnız kaldığımda rahatlamış bir şekilde kanepeye yayıldım.Televizyonun siyah ekranından yansıyan görüntüme baktım. Beklediğimin aksine o kadar dağılmış görünmüyordum. Saçlarım her zamankinden daha düzensiz değildi.

Saate baktığımda sabahın yedisi olduğunu gördüm.Tanrım, yedi mi? Gecenin üçünde geldiğimi hesaba katarsak, sadece dört saattir uyuyordum.

Yavaş adımlarla mutfağa yürüdüm ve portakal sularının bile hazır olduğu masada karnımı doyurdum. Rosie ve babam yakında evden çıkarlardı. Rosie, çalışmıyor olsa da her gün hazırlanıp babamla birlikte holdinge giderdi. Eh, altında son model bir araba, üzerinde milyonlar değerinde mücevher bulunduran her kadın dışarı çıkıp hava atmak isterdi, ona hak veriyordum.

The Love You Have In YouWhere stories live. Discover now