7

1.5K 66 26
                                    


"Pablo, biraz oturalım mı?" Beni kolumdan tutmuş peşinden sürüklerken kurduğum cümleyle ilgilenmedi ve yürümeye devam etti. Fakat futbolcu olduğunu varsayarsak onun yürümesi, benim koşmama eş değerdi. Giydiğim topuklular ise bu durumda hiç yardımcı olmuyordu.

"Pablo!" Yükselttiğim sesimle durdu ve bana döndü.

"Gabriela?" Kolumu bırakmasıyla durdum ve derin nefesler almaya çalıştım.

"Öldüm burada, sen hala alışverişi düşünüyorsun." Elindeki poşetleri yere bıraktı ve yanıma adımladı. Duruşumu düzelttim ve yüz yüze geldik.

"Senin bizimle spor yapmaya devam etmen lazım, eskiden ne güzel sportiftin, yorulmuyordun. Şimdi ise iki adım atamıyorsun."

"Alakası yok," dizimi kırarak bacağımı hafifçe kaldırdım. "Bu topukluları görüyor musun?" Dediğimde bakışları bacaklarıma kaydı. "Şu an onları çıkartıp iki parçaya ayırabilirim."

"Güzelim, sen onları giymeden de güzelsin neden yapıyorsun kendine bu işkenceyi?" Gülümsememi tuttum ve bir adım atıp koluna girdim. "Yalakalığı bırak ve benim için yavaş yürü Pablo."

"Senin için yapmayacağım şey yok biliyorsun değil mi?" Derken yüzündeki çekici gülüşü ile yerdeki poşetleri almıştı.

"Hm, hm." Yalandan ettiğimiz flörtü bir kenara attık ve yürümeye devam ettik.

"Pedro seninle böyle konuştuğumu duysa antrenmanlarda beni sakatlardı büyük ihtimal." Güldüm.

"Beni kıskandığını düşünüyorsan yanılıyorsun." Ya da iyi saklıyordu.

"Sen gerçekten düşündüğümden daha salaksın."  Omzuna bir tane geçirdiğimde yürümeye devam ediyorduk.

"Neyse," dediğinde çıkışa doğru yürüdüğümüzü yeni anlamıştım. "Sana karşı bir şeyler hissetmediğimi biliyorsun zaten, biz iyi arkadaşız." Cümlenin sonunda bana göz kırptığında ona gülümsedim, az önceki dediğinden bir şey anlamamıştım ama en azından bana karşı tutumunu belli etmişti. Pedri gibi değildi.

Girdiğimiz otoparktan arabasını hızlıca buldu ve yerleşip elindeki poşetleri arabanın arka koltuğuna attı. Biri hariç, küçük olan poşeti bana uzattığında anlamsız bakışlarımı ona gönderdim.

"Senin." Diye kısa bir açıklama yaptı ve poşeti almamı beklemeden kucağıma bıraktı. Bir şey diyemeden poşeti açmaya çalıştığım sıra o da arabayı çalıştırıyordu.

"Ne ara aldın bunu?" Diye sorarken bilekliğe resmen gözümde kalpler oluşturarak bakıyordum.

"Beni beklettiğin ara." Ona gönderdiğim bakıştan ne kadar mahcup olduğumu anlamış gibi ellerini iki yana kaldırıp gülümsedi. "Tamam, tamam. Bir şey demedim." İki elini tekrar direksiyonla birleştirdi ve bana bakıp tekrar yola döndü.

"Çok güzelmiş, ama bunu kabul edebileceğimi sanmıyorum." Diye mırıldandım.

Kaşlarını havaya kaldırdı ve bana bir bakış attı. "Neden ki?"

"Bunun pahalı olduğunu bilmek için araştırmama gerek yok Pablo, bu beni aşar."

"Sadece küçük bir hediye..." Diye mırıldandığında bakışları beni ikna etmeye çalışıyor gibiydi. Ardından benim bir şey dememi beklemeden, kabul ettiğimi düşünerek konu değiştirdi.

"İnstagram'daki yorumları gördün mü?"

"Evet, ufak bir göz attım. Senin bana yavşadığını düşünenler var, bazen fazla abartıyorlar."

"Sadece bir yorum."

"Bu gerçekten paraíso." Dediğimde onu taklit ettiğimi anlamıştı.

"Güzel çıkmıştın," dediğinde teşekkür ettim.

"Ha bu arada," diyerek dikkatimi yine ona vermemi sağladı.

"Antony?" Dediğinde gülmeden edememiştim.

"Uzun hikaye."

"Nasıl bir hikaye?" Dediğinde göz devirdim.

"Merak ettiğin buysa, onunla aramda hiçbir şey olmadı." Arabayı kenara çektiğinde evin önünde durduğunu fark ettim.

"Yarın görüşürüz, Gabriela." 

Birbirimizle vedalaşıp arabadan dışarı çıktığım gibi derin bir nefes almıştım, ve tabii ki onun ısrarla bakan gözlerine dayanamayıp aldığı pandora bilekliği de yanıma almıştım. Durumum zaten iyiydi, ondan pahalı bir hediye almak istememiştim fakat çok ısrar etmişti.

Pablo Gavi gerçekten iyi bir arkadaştı.

Anahtarı çevirip kapıyı açtım ve evin sıcak havası yüzüme çarptı. Kapıyı kapatıp içeri doğru adımlarken aynı anda seke seke topuklularımı çıkartmaya çalışıyordum. Duruş olarak ne kadar iyi olsalar da, bu kadar can yakıyordu işte.

Salona ilerledim ve açık televizyon sesinden onun orda olduğunu düşündüm, düşündüğüm gibi ordaydı fakat uyuyordu. Yanındaki kumandayı alıp televizyonu kapattım ve çıplak koluna dokundum. Ne zaman dışarıdan gelsem üzeri böyle çıplak oluyordu, ben evdeyken buna dikkat etmesi hoştu.

"Pedri, yatağına kalk."  Cevap vermedi, çoktan dalmış olmalıydı. Yanındaki sehpanın üzerindeki içki şişelerini kaşlarımı çatarak baktı  ve onu orada bırakıp odama çıktım. Yüzümdeki makyajı silip bakımımı yaptığımda rahat bir nefes alabilmek için son adım pijamalarımı giymekti. Giydiğim rastgele pijama takımından sonra Pedri'nin odasına girip yatak örtüsünü aldım ve tekrar aşağı indim.

"Pedri!" Diye bağırdım fakat yine uyanmadı. Son çare olarak getirdiğim örtüyü üzerine örttüm ve önüne düşen saçlarını parmaklarımla geriye doğru taradım.

Yatağıma gitmek için yanından ayrılırken bileğimden tuttu.

"Yanıma yatsana."

"Ya niye ses vermiyorsun on saattir bağırıyorum!" 

"Yatacak mısın?"

"Olmaz, bırak kolumu." Hafifçe açılan göz kapaklarının arasından bana baktı.

"Neden hep gitmek zorundasın?"

"Çünkü karmaşıksın, Pedri. Net değilsin ve bu benim en nefret ettiğim şey."

"Karar veremiyorum..." Diye mırıldandığında kolumu hala bırakmamıştı. "Anlarsın ya, aklım biraz karmaşık."

"Aklını sikeyim."

"Söz veriyorum," dediğinde ettiğim küfürü önemsememiş gibiydi. "Sana karşı net olacağım. Ama yapma, başkalarının sana dokunmasına izin verme."

"O zaman buna engel ol." Yalvarırcasına çıkan sesime engel olamamıştım, her zaman kendime engel oluyor ve duygularımı gizliyordum. "Buna engel olabilecek bir yer edin hayatımda, tekrardan."

"Yapacağım." Dediğinde daha çok mırıldanmıştı. Çok inandığım söylenemezdi tabii. Tuttuğu kolumu çekince engel olmamaya karar verdim, yanına yerleştim ve başımı çıplak göğsüne yasladım.

"Yemin ederim yapacağım, Gabriela."
__

(düzenlendi)

sıkıldım

he bide instadan takipleselim @zhrab07

karmaşık | pedriWhere stories live. Discover now