34

62 15 24
                                    

Keyifli okumalar dilerim ☺️

34| YAĞMUR


"O..." Cevap verebilecekmiş gibi hissetmiyorum bile. Sanki devamını dile getirirsem yanacağım durduğum yerde cayır cayır. Yine de kelimeleri bir benzin gibi dökmekten ve kendimi tutuşturmaktan çekinmiyorum. "O... Benim abim Hoseok..."

"Abin mi?"

"Jimin bu, eminim..."

"Belki de benzettin. İnsan insana benzer sonuçta."

"O olduğuna eminim..." Boynuma gidiyor elim. Kolyeyi hatırlıyorum. Abimin bana hediyesi olan ama askere giderken diğer her şey gibi benden zorla aldıkları kolyeyi. İçinde ikimizin fotoğrafının olduğu kolyeyi... "Abimin... Onun ne işi olabilir ki burada. O öldü..."

"Sakin ol. Mantıklı olanı yapalım ve Jin'i arayıp ona soralım." Ellerim titriyor. Cebimden telefonu bile çıkaramıyorum. Hoseok benim için çıkartıp Jin'i arıyor. Ancak telefon daha çalmadan 'aradığınız kişiye ulaşılamıyor' cümlesi duyuluyor. Denizin ortasında nasıl çeksin ki zaten telefon?

"Sana su getireyim ister misin? Gel şöyle otur, titriyorsun..." Onun yardımıyla koltuğa oturuyorum. Kafam allak bullak. Su getirmeye gitmek için yanımdan ayrılacakken kolundan tutup engel oluyorum. Bana su değil, şu an sadece o gerek. Kucağıma çektiğim bedenine sıkıca sarılıyorum. Sarılışıma anında karşılık veriyor. Çerçeve hâlâ elimde duruyor.

"Ağlamak ister misin? Gözlerin dolu ve içinde tuttuğunu hissedebiliyorum. Abini çok özlüyor olmalısın."

"Özlüyorum..."

"Ben de ailemi özlüyorum. Ama onlar artık yoklar. Bununla yüzleşmemiz gerekiyor. Artık onlar yok ama bak biz bir aileyiz..."

"Bunu kaç kere dedim bilmiyorum ama ben seni gerçekten hak etmiyorum... Sen bana tanrı tarafından gönderilmiş bir meleksin." Gözlerimden yaşlar süzülüyor. Bir yandan abim için bir yandan da Hoseok'un mükemmelliği için ağlıyorum. Onun gibisi nasıl beni buldu hâlâ anlayabilmiş değilim.

"Gidip uyuyalım. İyice dinlenelim ki yarın bu konuyu daha detaylı konuşabilelim. Yorgun yorgun ayakta dursak da bir şey yapamayız." Elleriyle göz yaşlarımı siliyor. Bana bakıp acı acı gülümsüyor.

"Şimdi uyursam, kabus görmem değil mi?" En çok da bundan korkuyorum. Ya abim rüyama gelirse?

"Ben varken görmezsin. Söz seni kötü rüyalardan korurum."

Size nasıl görünüyor bilmiyorum ama ben bu çocuğun kalbinin güzelliğine ölmüşüm, bitmişim.

"Teşekkür ederim." Onunla beraber ayaklandığımda bile çerçeveyi elimden bırakamıyorum. Yıllar sonra abimin bir fotoğrafını bulmanın buruk sevinci var üzerimde. Sadece bir fotoğraf olsa da değişik hissettiriyor. Ve içimden bir ses, bu yerde ona ait bir fotoğraftan çok daha fazlasını bulacağımı söylüyor. Eğer buraya geldiyse, en azından bu evde yaşadıysa bir şekilde çok daha fazlası ortaya çıkardı.

Bunu mutlaka araştırmam lazım. Eminim ki, onunla ilgili bilmediğim çok şey var. Bize ölüm haberi geldikten sonra, hâlâ yaşamaya devam etmiş, yolu buralara kadar düşmüş olmalı.

"Abin... Tıpkı senin gibi. Gülüşünüz benziyor."

"Bir tek abim anlardı beni. O da artık yok..." Çerçeveyi istemeye istemeye masanın üzerine koyuyorum. "Olsun, ben varım artık." Diyor. "Onun gibi olmaz belki ama ben de anlarım seni." Biliyorum. Beni bir tek sen anlarsın zaten. Beni en iyi sen tanır, sen bilirsin. Çünkü biz, birlikte olmak için gelmişiz bu dünyaya.

War of Love | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin