Keyifli okumalar dilerim ☺️

19| KORSANIM BEN

Taehyung;

"Bugün birini daha gömdüler. Bir çocuk daha savaş yüzünden solup gitti bu topraklarda. Yaşamak istemiyorum artık!" Ellerimi açlıktan iyiden iyiye yok olan midemin üzerine koyuyorum. Midem bulanıyor artık açlıktan.

"Saçma sapan konuşma!" Sinirleniyor bana. Elimizde olmayan bir şey için sinirleniyor ama. Yaşamak bizim elimizde değil ki, bizim artık sadece bir seçenegimiz var. O da ölüm.

"Her gün, abartısız her gün gelip sana sık kafama da kurtulayım diyorum. Neden erteliyorsun ki bunu? Bu işin sonunda zaten kurtulamayacağız bu yerden. Neden erteleyip yaşamaya devam ediyoruz? Neden bu eziyeti çekmemize izin veriyorsun?"

"Çok mu küçüktü o da?"

"Kim?"

"Gömdüler dediğin çocuk."

"Öyleydi. Üç gün önce getirilmiş buraya. Onun için ilacı zamanında bulamadılar ama içine sığacağı tabutu hemen buldular. Savaş bu kadar acımasız işte, yaşayana sivri dilini, ölene de yardım elini uzatacak kadar..."

"Birine bir söz verdiğinde onu tutman gerekir Tae." Yoongi'ye olan sözümden bahsediyor.

"Biliyorum... Ama sözümü tutacak kadar iyi hissetmiyorum." Neredeyse soğuğu bile hissedemeyecek kadar uyuşmuş vücudum. Hissizleşiyorum günden güne. Artık gerçekten bitkinim. Ölümün geldiğini hissediyorum. Başucumda bekliyor ona elimi uzatacağım zaman gelinceye dek. "Burada, sefil bir şekilde ölmek istemiyorum ve bu yüzden herhangi bir neden beni öldürmeden ben kendimi öldürmek istiyorum. En azından ölümüme karar veren ben olmak istiyorum."

"Yapamazsın... Geride kalacak olanları da düşün biraz, buna tek başına karar veremezsin!"

"Biliyor musun, bugün benim doğum günüm. Ve bu gece uyumadan önce, hiçbir dilek dilemeyeceğim... Saat on ikiyi geçse ve doğum günüm bitse bile bir şey değişmeyecek çünkü..."

"Bunu bilemezsin. Hayat süprizlerle dolu..."

Ona sırtımı dönüyorum yattığım yerde. Göz yaşlarım bir bir akıp gidiyor yanaklarımdan, toprağa düşüyor. Yalnızım, yorgunum ve benim için yapılabilecek hiçbir şey kalmadı. Şimdi, akbaba gibi ölmemi bekleyen komutan benim için bir tabut daha bulacak. İstesem, benim için kılını bile kıpırdatmaz ama ölünce toprağımı atmak için yardım edecek...

"Ağlıyor musun?"

"Hayır," diyorum ama sesimden bile belli oluyor ağladığım.

"Gel,"diyor bana. "Gel de sarılarak uyutayım seni. Kimse yok burada." Diğerleri bugün giden grupta olduğundan çadırda sadece ikimiz varız. Biz de gidecektik fakat ben hasta gibi duruyorum diye vazgeçtiler bizi yanlarına almaktan. Komutan dedi ki 'Yolda ölürse ayak bağı olur size.' Ben insanlara her türlü ayak bağıydım, yaşarken de, öldüğümde de...

"Biri görürse sorun olur, boşver." Birinin beni sarılarak uyutmasına her şeyden çok ihtiyacım var. Ama hayatımızı riske atamam. Özellikle de onun. Bir abimi daha kaybedemem.

"Kimse görmez. Gel hadi ufaklık."

Sırtım hâlâ ona dönük. Şimdi gidip kollarında deli gibi ağlamak istiyorum. Beni teselli etsin istiyorum. Her şeyin düzelecegini söylesin de istiyorum. Biliyorum, düzelmeyecek, ama belki bunu ondan duyarsam daha çok tutunurum bu hayale.

Hareketleniyorum. Yerimden kalkarak onun yanına gidiyorum. Kolları arasına girdiğimde beni çabucak sahipleniyor kucağı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlarken "Korkuyorum,"diyorum. Biliyorum onu da üzüyorum ama gerçekten korkuyorum."Ölmek istemiyorum. Ama artık yaşamaktan deli gibi korkuyorum."

War of Love | SopeWhere stories live. Discover now