Keyifli okumalar dilerim ☺️

15 | EN BÜYÜK ACILAR EN BÜYÜK GÜÇLERE DÖNÜŞECEK

Herkes yemeğini yemek için masanın etrafında. Akşam yemeğinde tüm ekip tam takım bu masanın etrafında oluyormuş. Kaptan Jungkook öyle söylüyor. Ne olursa olsun yemekler birlikte yeniyormuş. Aile olmanın getirisinin bu olduğunu da ekliyor. Onlar sadece birlikte hareket eden bir takım değil, aynı zamanda bir aile gibi imişler.

Biz de onlarla birlikte aynı masada oturuyoruz. Diğerleri başka bir yerde yemek yiyor fakat biz ziyafet sofrası gibi bir sofrada kaptan ve tayfasıyla birlikteyiz. Daha önce görmediğimiz pek çok şey var sofrada. İsimlerini sormaya bile çekiniyoruz açıkçası.

"Çekinmeyin sakın. Güzel güzel doyurun karnınızı."

"Bu kadar çok şeyin hepsi yenecek mi yani?" Hoseok'un sorusu masadaki herkesin gülmesine neden oluyor. O insanların neye güldüğünü anlamaya çalışırken "Bir başlarsın bir de bittiğini görürsün. Elini çabuk tutup tüm yemeklerden almaya bak yoksa aç kalırsın." Diyor kaptan. Yok canım o kadar da değildir, bir sürü şey var sonuçta, elbette artan pek çok şey olur diyorum.

Ve yanılmam gerçekten de hiç uzun sürmüyor.

Herkes kaptanla birlikte yemeğe başlayınca ben daha önümdeki tabaklara uzanamadan herkes bir anda sanki günlerdir aç kalmış gibi yemeklere saldırıyor. Bir tek ikimizin tabağı boş kalınca, onlar gibi yapmanın işe yarayacağını düşünüyorum. Önce Hoseok'un tabağını alıyorum ve bir şeyler koyuyorum çabucak. Onun doyması şu sn için benden önemli. Sonra, kendi tabağımı da mümkün olduğunca dolduruyorum. Biz daha tabaklarımızdakini yemeye başlamadan bir çok kişi çoktan yemeğini bitirmiş, kalkmak için izin istiyor.

Jungkook halimize gülerek "Eğer kalacak olsaydınız, buna zamanla alışırsınız derdim. Nasıl da masum masum bakıyorsunuz."diyor. Önündeki tabaklardan birinde duran, dokunulmamış olan eti bize doğru itiyor. "Hadi yiyin. Öyle bakarak karnınızı doyuramazsınız. Güç lazım olacak size yarın."

Teşekkür ederek alıyoruz ve yemeye koyuluyoruz. Burada, önemli olan diğerlerini beklemek değil kendini düşünmek sanırım. Yine de, biz o kadar bencil insanlar değiliz.

Yemeği bitirdiğimizde neredeyse herkes çekip gitmiş oluyor. Dört kişi sofranın başında oturuyoruz. Kaptan, yardımcısı ben ve Hoseok. Jungkook bu kez de "Tatlı da ister misiniz?" diye soruyor. Bu kadar şey bile fazla bize. Hiç bu kadar çok yemek yememiştim uzunca bir süredir. Gerçekten o kadar yedim ki bir kaşık daha yiyecek yerim yok. Yine de belki Hoseok ister diye sözü ona bırakıyorum.

"Olur," diyor heyecanla. Onun bu çocuksu heyecanı hiç kaybolmasın diye her gün tatlı bulup alabilirim onun için. Kaptan emir veriyor ve aradan birkaç dakika geçmeden kocaman tabaklarda tatlılar geliyor önümüze. Değişik görünüyorlar. Hoş bir kokusu var tatlının. Kaşığı alıp ilk daldıran Hoseok oluyor. İştahla yemeye koyuluyor, bense enayi gibi durup sadece onu izliyorum.

"Sen de yesene, neyi bekliyorsun?"

"Ben onu izlerken de yemiş kadar oluyorum." Diyiveriyorum. Bu cümlem Hoseok'un utanmasına sebep oluyor. Başını eğerek tatlısını yemeye devam ediyor.

"Siz... Aranızda ne var?"

Ben de bilmiyorum ki. Bir şeyler oluyor, bir şeyler hissediyoruz ama buna henüz bir isim vermiyoruz. Hissettiklerimiz çok yeni, alışabilmek ve kabullenebilmek için zamana ihtiyaç var.

"Biz, arkadaşız."

Yuh Hoseok!

Oldu olacak o benim asker arkadaşım da de tam olsun. Düşüncemin saçmalığını fark edince gülesim geliyor. Pardon, biz zaten savaştan kaçan iki asker arkadaşıydık, unutmuşum.

War of Love | SopeWhere stories live. Discover now