Ben geldim ☺️

Bölümü erken bitirince hemen atmak istedim.

Keyifli okumalar dilerim ☺️

14| ROBİN HOOD

Bazı anlarda elindeki ipi bırakmak tutmaktan daha az acı verir. İp, tuttukça elini kesiyorsa bırakıp kurtulman gerekir ondan. Yoksa bileğine dolanır, atardamarını kesiverir. Ve seni hiç içinde bulunmak istemeyeceğin günahlara bodoslama atlaman için teşvik eden de, o ipi bırakınca özgür olacağın ama bırakmazsan da iplerin hâlâ senin elinde olduğunu sanacağın düşüncesidir.

Biz o ipi bıraktık. Bileklerimiz kesildi, belki geç fark ettik ama atardamarı kesip hayatımıza son vermeden elimizden bıraktık. Şimdi sadece, birbirimizin bileklerinden öpersek iyileşecek yaralarımız var ve bir de biz varız. Bir boşluğun içinde, öylece savrulan iki çocuk.

"Kaptan sizinle konuşmayı kabul etti. Odasına gidelim." Saatler sonra ulaşıyor bu haber bize. Aslında bu hiç beklemediğimiz bir cevap. Çünkü ben, bizi umursayacağını bile düşünmüyordum. İnsan kendisine esir aldığı birini neden umursasın ki?

Gencin peşine takılıyor, onu odaya kadar takip ediyoruz. Tahta zeminde gıcırtılı sesler çıkarıyor asker botlarım, eski, harabeden bozma gibi duran bir geminin üzerinde olduğumuzdan bu yadırganacak bir şey bile değil fakat içim bir garip oluyor. İki kişinin kapının önünde nöbet tutar gibi beklediğini görüyoruz. Bizi gördüklerinde ise tek kelime bile etmeden çekilip yol veriyorlar. Yanımızdaki genç kapıyı çalarak içeri giriyor ve biz de onu takip ediyoruz.

Odada ilk göze çarpan içerinin oldukça dağınık olduğu. Her yerde yığınla kitaplar ve çoğusu dolu olan içki şişeleri var. Odanın bir köşesi ise boylu boyunca sandıklarla dolu. Ağızları açık, içleri değerli şeylerle dolu sandıklar...

Daha önce hiç bu kadar değerli madeni, ziynet eşyasını, altını bir arada görmemiş oluşumuz onlara garipseyerek bakmamıza neden oluyor. Korsanlık işinde düşündüğümüzden de iyi para var anlaşılan.

"Konuşun bakalım. Neden görmek istediniz beni?" Muhatabı biziz. Bir an için sandıklara takılıp buraya neden geldiğimizi unutur gibi olsam da toparlıyorum hemen.

"Biz savaştan kaçıyorduk." diye başlıyorum söze. Ona yalan söylemek istemiyorum nedense. Gerçeği bilirse belki bize yardım edebilir. "Buralara kadar düştü yolumuz. Senden bir iyilik isteyeceğiz, onun için geldik buraya."

"İyilik mi? Bir korsandan iyilik mi isteyeceksiniz yani? Siz gerçekten delirmiş olmalısınız!"

"Niye? Korsanların kalbi yok mu? Siz insan değil misiniz? İyilik yapmak zorunuza mı gidecek?" Hoseok aniden çıkışınca Jungkook gözlerini kısıp ona bakıyor.

"Bu minik kedinin daha önce kuyruğuna basmışlar belli ki. Sürekli bencil ve kalpsiz insanlarla mı karşılaştınız yoksa siz?" Dalga geçer gibi konuşuyor fakat söylediklerinin gerçek olduğundan bihaber...

"Onlar, çok daha kötülerdi. Kalpsiz demek bile az kalır yanında." Evet, gerçekten kötülerdi...

"Ooo, durum sandığımdan daha fenaymış anlaşılan. Yani, bana gelip iyilik isteyecek kadar zor bir durumda mısınız şimdi siz?"

"Gitmek istiyoruz sadece. Amacımız buydu. Yola bunun için çıktık. Kaçmak için. Bir korsana esir olmak için, onun hizmetinde çalışmak için değil."

"Gemimde iki asker kaçağı mı var sahiden? Ben şaka yaptığınızı sanmıştım." Takıldığı tek şeyin bu olması sinirlerimi bozuyor. O kadar şey söyledim sadece asker kaçağı oluşumuz battı gözüne.

War of Love | SopeWhere stories live. Discover now