17

76 16 29
                                    

Keyifli okumalar dilerim ☺️

17 | ARDI GÖRÜNMEYEN YOLLARDA GEZEN ÇOCUKLAR

"KARA GÖRÜNDÜ!"

Sonunda, olmamız gereken yere bir adım daha yakınız artık. Direğin tepesindeki adam olanca gücüyle bağırarak bunu bize tekrar hatırlatıyor. Bu gideceğimiz duraklardan birine daha vardık demek oluyor.

Herkes koşuşturmaya başlıyor. İkimiz, sessizlik içinde bir köşede oturmuş önümüzden gelip geçenleri izliyoruz. Onu tekrar öptüğümden beri konuşmadık hiç. Utandığı için konuşmuyor oluşu benim için makul bir sebep. Ben de o susuyor diye susuyorum.

Etrafımızda bir şeyler oluyor, bir şeyler değişiyor. Biz ise sabit kalıyoruz. Aynı yerdeyiz. Mekan değişse bile biz değişmiyoruz.

Jungkook yanımıza geliyor. Kafasında yine o saçma şapka var. Bir tür kaptanlık simgesi olabileceğini düşündürüyor insana. Geminin içinde kullanmıyor fakat kara göründü dendikten hemen sonra takarak geziyor.

"Hadi hazırlanın. Arkadaşımla iner inmez konuşacağım." Elindeki çantayı kucağıma atıyor. Benim sırt çantam. "Defter hariç her şey içinde. Silahının da bakımını yaptırdım. Umarım onu kullanmaya ihtiyacınız olmaz."

Çantayı açmaya yeltenince beni uyarıyor. "Gideceğiniz yere varmadan içine bakmayın."diyor. Tedirgin olmamak elde değil. İçine bir şey koymuş olabilme ihtimali yüksek. Yine de dediğini yapıyor, çantayı açmaktan vazgeçiyorum.

"Gerçekten, onu kurtarmaya gidecek misiniz?" Diye soruyor Hoseok merakla. Hâlâ inanamıyor ki ben de inanmakta zorlanıyorum. Biz kurtulmak için kaçarken bu deli adam sahiden o savaşın içine dalıp samanlıkta iğne aramaktan farksız olacak bir şekilde Taehyung'u mu arayacak? Bulamayacağı düşüncesi de mi korkutmuyor onu? Biz adresi verdik tamam, ama yine de o gittiği sıralarda orada olacakları kesin bile değil. Arada sırada, köy yollarına bakmaları için askerleri gönderiyorlar. Ya Taehyung da o gün diğer askerlerle gitmiş olursa?

"Elbette gideceğim. Bizde, söz ağızdan bir kere çıkar."

Oradakiler, ardı görünmeyen yollarda gezen çocuklar. Ötede ne var bilmiyorlar. Yol onlar için evlerine giden bir amaç gibi. Umutsuzluk içinde yürüdükleri yolun onları evlerine götürmesini arzuluyorlar. Fakat bilmiyorlar, yolun sonunda azrail her bir meleğe kucağını açmış bekliyor. Soğuk kış yeterince kucaklamıyormuş gibi bedenlerini, azrail de ruhlarını kucaklamayı bekliyor.

Ruhun varlığına kavuşması, insanın yokluğuna yolculuğunun tamamlanması anlamına geliyor.

"Peki arkadaşım? Onu da bulacaksın, değil mi?"

"Bulacağım. Sen üzme sakın kendini. İkiniz yeniden bir araya geleceksiniz. Hadi artık, kalkın. Geldik bile. Burada ayrılıyor yollarımız bir süreliğine."

Ayaklanıyoruz. Gemi limana yaklaşıyor. Şehrin huzursuz görüntüsü artık çok daha net görünüyor. Limanda pek çok insan bekliyor, ardı ardına sıralanmış gemilere binmek ya da inecek yolcuları karşılamak için.

Bir korsan gemisinin limana girdiğini görenler, parmaklarıyla bizi işaret ederek aralarında konuşmaya başlıyorlar. Bu biraz rahatsız edici aslında. Çünkü biz de bu gemiden ineceğiz ve muhtemelen insanlar ikimizin de gemideki korsanlardan biri olduğumuzu düşünecekler.

Gemi halatlarla limana bağlanınca, korsan tayfadan birileri beklemeden iniyorlar karaya. Jungkook da bizi cesaretlendiriyor inmemiz için. İpten yapılma merdivenlerden indikten sonra aşağı atlıyor ve eliyle yanına gitmemizi işaret ediyor.

Hoseok'un elini tutuyorum. Bana güvenmesi için gözlerinin içine bakıyorum. Dile getirmiyorum ancak o biliyor demek istediklerimi. Her şey yoluna girecek. Buna ikimiz de tüm kalbimizle inanıyoruz.

War of Love | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin