16. Bölüm

148 38 19
                                    

Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum ikinci dönemin birinci sınavlarının son haftasındaydık ve Yiğit'in gidişine doğu yaklaşıkyorduk yavaş yavaş.

Sevda bana eskisi kadar Yiğit'i anlatmıyor ama artık onunla eskisi gibi samimiyeti kurmadığım için daha doğrusu o kendine yeni arkadaşlar edindiği için fazla da takılmıyoruz . En son bana Yiğit hakkında demişti ki:

- Yiğit'e kardeşlerinin ne kadar şanslı dedim o da bana " Sende benim kardeşimsin" dedi

O an Sevda nın üzüldüğünü hissettim kim bilir ne kadar canı yanmıştır o zaman
ama aklıma acaba beni de kardeşi olarak görüyor mu diye de bir soru takılmıştı ? şimdiye kadar bana hiç öyle bir şey söylememişti bende böyle bir şey duymak istemediğimden sorma gereksiniminde de bulunmadım.

Sevda ile uzaklaşmamız Elif' ile yakınlaşmamıza sebep olmuştu ki zaten Elif çok tatlı bir kızdı onunla vakit geçirdikçe bunu daha da fark etmiştim .

Sınavların olduğu son hafta sınavdan sonra dersler boş oluyor ve biz de dersten çıkıyoruz diye Elif ile sözleştik. Ben kurabiye yapacaktım o da bir tatlı yapacağını söyledi sonra da birlikte bir bankta oturup yiyecektik .

Tam da sözleştiğimiz gibi sınavdan sonra dersten çıkmıştık elimizde saklama kapları ile birlikte banka ilerlerken Yiğit' in bana"Hafsa" diye seslenmesi ile ona döndüm, tabiki yüzüne bakmıyordum :

- Selamünaleyküm, nasılsın?

- Aleykümselam, elhamdülillah çok şükür iyiyim sen nasılsın?

- Hamdolsun Rabbime ben de iyiyim, sınavlarınız bu gün mü bitti yoksa gelecek hafta da var mı?

- Yok bu gün son sınavdı çok şükür hepsi bitti sanıyorum ki sizinki de bitmiş olmalı.

- Evet çok şükür hayırlısı ile kopyasız bitirirdim bu yıl da...

Söylediği söze gülünce:

- İyi o zaman hadi gel bizimle birlikte otur . Kurabiye ve tatlı yaptık hem sınavların bitmesini kutlar hem de sohbet etmiş oluruz.

Yiğit yanımda duran Elif' i ve elimizdenkileri fark edince Elif' e başı ile selam verip ona da nasıl oldunu sordu Elif de ona böyle rahat cevap verdiğine göre birbirini tanıyorlardı. Yiğit sonradan bana dönerek:

- Siz bir banka geçip oturun bende üç çay alıp geliyorum,

diyip yanımızdan ayrılınca Elif'e dönerek:

- Yiğit seni tanıyor mu? Yani daha önce tanışmış mıydınız?

- Evet, Yiğit'i kim tanımaz ki, okul müdürümüzün yeğenini

Elif son sözünü uzattıktan sonra gülmüş bende alık alık yüzüne bakmıştım :

- Nasıl yani Yiğit Selman Hocanın yeğeni mi?

- E tabikide canım, yoksa nasıl boş derslere girip kendinden küçüklere İslamı anlatsın, Selman hoca da Yiğit' in derneğin önde gelen sözcülerinden birisi olduğunu bildiği için ona izin veriyor

- Anladım , neyse gel şu banka oturalım
diye elimle bankları işaret ettim,
Tabiki üçümüz bir banka oturmayacaktık en azından ben onun yanına oturmazdım .

Oturup etrafıma bakınınca Yiğit' in elinde tepsi ile okuldan çıkışını izledim yanımıza doğru geliyordu , ister istemez yüzümde benim de anlamadığım bir tebessüm yayıldı, Elif tarafından izlendiğimi görünce hemen bakışlarımı yere doğru çekip yüzümdeki gülümsemeyi sildim.
Yiğit bize doğru yaklaşıp:

Tevafuk Where stories live. Discover now