30. Bölüm

186 28 41
                                    

Okuduğum kitaptan başımı tekrar kaldırdığımda ilk teneffüs bitmiş ve biz ikinci derse girmiş ondan da 20 dakika geçmişti.

Vedat Hoca ilk derste yoklamayı alırken iki dersin yoklamasını aldığı için bidaha sınıfa gelmemişti.

Etrafıma baktığımda hala Çınar’ın gelmediğini fark ettim.

Yiğit birinci dersin 15 dakika bitiminde gelmişti.
İlk teneffüs 10 dakika sürüyordu ve şu an 20 dakika olmuştu ikinci ders başlayalı.

45 dakika olmuş ve Çınar hala sınıfa geri gelmemişti.

İçimden ilkokuldaki matematik öğretmenime bana bu güzel katkıları için teşekkürlerimi ilettim.

Tekrar kitap okumaya geri döndüğümde karnımın guruldamasıyla yüzüm kızarmaya başladı.

Bu sabah kahvaltı yapmamıştım ve sessiz sınıfın içinde sadece benim karın guruldamamın duyulması utanmama sebep olmuştu.

Bu olayın tekrarlanmaması için hemen çantamdan paramı aldığım gibi kantine indim.

Kantinden kendime meyve suyuyla beraber tost aldım .

Kantinden çıkıp bahçeye yöneldim ,bahçeye çıkıp baktığımda son haftalarda ders olmadığı için herkes dışarında olmasından sebep neredeyse boş bank yoktu boş olan banklarda güneş görüyordu.

Elimdekilere okulun etrafında dönmeye başlarken aynı zamanda gözlerim boş bank arıyordu.

Okulun arkasına geldiğimde yangın merdivenlerinin çıkışı okulun arka kısmına açıldığı için oturacak boş yer bulduğumdan sebep gözlerim parladı.

Evet merdivenlerde oturacaktım.

Yangın merdivenlerimiz dar ve demirden olmasının aksine taştan yapılmış ve oldukça da genişti.

Hızlı hızlı yürüyüp merdivenin 3. basamağında oturdum.
Arkamda okul varken önümde ağaçların gölgesi, kuşların sesi bana huzur veriyordu.

Seçtiğim yerde kimse yoktu .
Galiba buralara pek gelen olmuyordu zaten bende ilk defa geliyordum.

Derin bir nefes alıp tostumdan bir ısırık aldım aynı zamanda da meyve suyumu açıyordum.

O an yan taraftaki yangın merdivenlerden duyduğum tanıdık sesle tosttan aldığım ısırık neredeyse boğazımda kalıcaktı.

Yiğit’in sesiydi duyduğum.

Taştan yapılan korkuluklar onun beni görmesine engel oluyorken hafifçe yerimden doğrulup bakındıktan sonra tekrar geri yerime oturdum.

Yiğit , Enes ve Çınar vardı. Anladığım kadarıyla sadece Yiğit konuşuyordu.

Kimsenin olmamasından sebep sessiz olduğu için sesleri de net bir şekilde geliyordu.

Elimdeki tosttan bir ısırık daha aldım gözlerimi kapatıp onları dinlememeye çalıştım ama nafile.

Sırf onlar burada diye yerimi değiştirmeyecektim ya kendileri gitsinler

Sadece Yiğit’in sesi geliyordu:

—Yani anlayacağın herşey zamanını bekler, sen sadece elinden geleni yapıp Rabbine tevekkül edersin.

—Anladım, ama bazen düşünüyorum da bir yaratıcı olması anlamlıyken olmadığı ile ilgili de düşünceler kafamı kurcalıyor.

Çınar’ın sesiydi bu defa duyduğum.

Demek ki Yiğit , Çınar ile konuşmak için gelmişti sınıfa.

Tevafuk जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें