14. Bölüm

166 40 16
                                    

Şems-i Tebrizi ye hayrandım resmen onun hakkındaki ilk kitabı okuduğumda içimde merak uyanmış devam ettikçe de hayranlık duymuştum ,
Şems bir Allah aşığı ve Allah dostudur, Yiğit i tanıdıkça Şems'e ne kadar benzediğini de fark etmiştim,

Mevlânâ' yı herkes tanır, bir Allah dostudur o da , daha gençlik çağındayken büyük bir âlim olan babasının, ona öğrettikleri ve ilmi ile herkesin gönlüne taht kurmuştur.
Ama babası artık benim yaptıklarımı seninde yapman gerekiyor" ben yaşalandım ve ölücem deyip" vefat edince o kendini bir çıkmazda buluyor, Allah'a dua ediyor
"Senin yoluna bana yoldaşlık edecek bir dost gönder "
diye, tam o sıralarda da Şems de o yolda bir yoldaş arıyor kendine o da dua ediyor Rabbine , ve rüyasında görüyor ki bir sesin ona:

" Sana bir dost verirsek karşılığında sen ne veirirsin? "değişi üzerine hiç çekinmeden '' kanlar ile bulanan başımı veiririm"' diyor.
O ses ona Mevlana' yı bulması gerektiğini bu dünya yolculuğunda ona dost olarak onun olacağını söyleniyor. O da hiç tereddüt etmeden başlıyor Mevlana' yı aramaya buluyor en sonunda.
Birbirini arayan iki yarımın birbirini tamamlaması gibi tamamlıyorlar.

Konya halkı Mevlana yı çok severler ama Şems geldiğinden beri Mevlana artık camide vaaz vermez , ve Şems'in Mevlana'yı onların elinden aldığını düşünürler, ayrıca Şems' in sivri dilli, cesareti ve düşüncelerini hiç çekinmeden söyleyen birisi olduğu için ondan hiç haz almazlar hatta nefret ederler.
Şems hiç evlenmemişti yaşı büyük olmasına rağmen.
Şems Mevlana'yı bulup onun yanına gelince ve Mevlana' nın ailesi ile birlikte dergahta kalmaya başlar.Dergahın bir odasında kalmaya başlayınca Mevlana'nın üvey kızı Kimya ona aşık olur.
Kimya 18 yaşlarında genç bir kız iken Şems 60 yaşlarında yaşını almış Mevlânâ dan daha yaşlı birisidir. Ama ilginç olan o ki Şemsi ile evlenmeyi Kimya istemiştir çünkü Kimya Şems teki Allah aşkını görmüş ve böylece Şems' e aşık olmuştur hatta Şems en başta onunla evlenmeyi kabul etmemiş daha sonra Mevlana onu ikna etmiştir. Mevlana nın ilk eşi vefat edince o ile çocukları tek kalmış her ne kadar o evlenmeyi istemese de arkadaşlarının ısrarları ve çocuklarının da bir anneye ihtiyacı olduğu için kabul etmiş ve Kimya nın annesi ile evlenmiş.

Kimya hatun genç yaşına rağmen sırtında çıkan ve ilerleyen bir hastalıktan dolayı Şems'ten önce vefat etmiştir. Kimya bir olayı şu şekilde anlatir:

"Hastalığımın ilerlediği dönemlerinde ağrılarım ve acılarım artıyordu. O günlerde Şems beni yalnız bırakmamaya çalışıyordu. Abdest almama yardım ediyor, yatağımın ön tarafına geçiyor o imam oluyor bende yatağımda oturur vaziyette ona uyup namaz kılıyordum. Öğle namazını bu şekilde kıldıktan sonra Şems namaz selamını verirken nefesi gül koktu. Tebessüm ettim. Tebessümümün nedenini sordu:

-Gülmen hoşuma gitti Kimyam , hayırdır niye güldün?

-Soluğun gül gibi koktu. Mutlu oldum güldüm.

-Anlaşıldı senin canın gül istiyor.

-Evet. Benim için gül getirir misin?

Şems odadan çıktı saatler geçti dönmedi. Beni bir merak sardı. Akşama doğru geldi. Elinde gülde yoktu ama beyaz bir mendil vardı. Sordum:

-Galiba gül getirmeyi unuttun. Canın sağ olsun, ama seni çok merak ettim.

-Hayır unutmadım. Bilakis bahçeleri dolaştım. Hangi gülü koparmaya yaklaştıysam her gülün "Allah, Allah" diye zikrettiğini duydum. Koparmaya kıyamadım. Bekledim saatlerce ve tekrar gülü koparmaya yanaştım. Hâlâ Allah'ı zikretmeye devam ediyorlardı. Gecikmemin nedeni de buydu. Toprağın üzerine diz çöktüm ve şöyle dua ettim. "Yâ Rabbi, seni zikreden gülleri nasıl koparayım. Benim gülüm Kimya Hatun da gül ister benden. Ona boş gitmeyeyim bir hediye gönder Rabbim." dedim. Gözümü açtığımda dizimin üstünde bu beyaz mendil vardı. Güller kokan bu mendil, onu getirdim sana.

diye de bir kitapta okumuştum ,

Şems' in şehit olmadan önceki Mevlana ya yazdığı son mektupta yazılanlar beni hep çok duygulandırır Şems öldürüleceğini bildiği hâlde gider kendisini öldürmek üzere bekleyenlerin yanına çünkü sözünü tutma vakti geldiğini yani başını vermesi gerektiğini bilir...
Şems gidince Mevlana ya bir mektup bırakır ve der ki mektupta:

"Başımı kesip kör kuyuya atsalar.
Şah damarımdan oluk oluk kanı akıtsalar,
dokuz yurda tenimi lime lime dağıtsalar,
yedi çakal sürüsü vücuduma saldırsalar, kırmazdı acılar beni, yorardı belki teni. Özümsün, özümle ararım Mevlânâm seni. Ve yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş."

Ve yedi kişi yedi hançer ile Şemsin etrafını sarmıştı,
Şems ölümden önce iki rekat namaz kılmak isteyince ona izin vermişlerdi ,
Şems namaza başlayınca katillerin yüreğin sızlamaya , yumuşamaya ve o namazda iken ağlamaya başladılar, yedi kişiden liderleri olan " eğer onu şimdi öldürmezsek bidaha öldüremeyiz" deyince Şems namazda iken ilk hançer darbesi gelmişti sırtına , sonra sırasıyla ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı ve en son yedinci darbe...

Şems zar zor ayakta dikiyordu ve yediği tekme darbesi ile yere yığıldı dişleri zemine döküldü, katillerden birisi saçını tutup başını kaldırdı niyeti başını gövdesinden ayırmaktı , katillerden öteki buna izin vermedi artık onu gömecek bir yer bulmaları gerekiyordu ve her an birileri gelebilirdi.
Cesedi alıp götürdüler nereye gömeceklerini bilmiyorlardı onlar da buldukları içinde su kalmamış ilk kuyuya attılar.

Kitabı okurken Şemsin yaşadıklarını ben yaşamışım gibi canım yanmıştı, ve fark etmiştim ki ben yolumdan sapmıştım , Yiğit i bir aracı olarak görmeliydim Rabbime aşık olmam için aşkı tanımyı öğrenecektim, hem neden başka birisi değil de Yiğit'i seçmiştim çünkü Yiğit'teki
Allah aşkını görmüştüm ve bunu hayatına yansıtmasından etkilenmiştim zaten ben ona aşık değildim onun Allah'a olan aşkına aşıktım...

Tevafuk Onde histórias criam vida. Descubra agora