1- Yağmacı

1.4K 125 82
                                    

"Çıkabilirsiniz." komutunu almasıyla Yunho çenesine dayadığı elini yavaşça geri çekti. Parmaklarının ve avucunun bıraktığı pembe bir iz kalmıştı. Çenesini yavaşça ovuşturup sandalyesinden kalktı. Masadaki defteri ve kalemleri çantasının içine tıkıştırdı ve kapıya yönelmiş kalabalığın arasına karıştı.

Bahçeye çıktığında çantasını tek omzundan sarkıtıp içinden kulaklığını çıkarttı ve düğümlenmiş kabloyu görmesiyle küçük bir iç çekti. Nazikçe kabloyu çözmeye çalışırken yüksek ayak sesleri ve bağırışlarla arkasına döndü.

Tüm bu öğrenciler dehşete düşmüş bir şekilde kampüsün kapısına koşuşturuyordu. Kaşları istemsizce çatılırken koluna sarılıp onu geriye sürükleyen ellerle dengesini kaybetti. Ağzı panikle açılırken, daha tek kelime edemeden deri eldivenle sarmalanmış uzun parmaklar dudaklarını örtmüştü.

Sırtı sertçe yere çarparken acıyla inledi. Korkunun vücuduna yayılmama sebebi daha olayın ne olduğunu bile kavrayamamasıydı kesinlikle. Gözleri yalvarırcasına karşısındaki maskeli yüz bakarken okulun arka bahçesine doğru sürüklendiğini sırtının acısıyla hissediyordu.

Yunho kafasını hafifçe kaldırdığında bu maskeli adamlardan sadece bir tane olmadığını ve hepsinin de kendine bir kurban seçtiğini hemen fark etti. Öğrenciler çığlık çığlığa bağırırken geride kimseyi bırakmak istemiyorlardı ama kimsenin onlara yardım edecek gücü de yoktu.

Kaşlarını çattı ve gücünü toparladı. Bu herifin kendini öylece sürüklemesine izin vermezdi. Tırnaklarını koluna sarılı ellerin üzerine geçirdi. Adamın afalladığı belliydi. Git gide daha da derine bastırdığı tırnaklarını yavaşça sürtmeye başladı. Kan tırnaklarını doldurduğunda üzerindeki eller beklediğinin aksine onu yerden kaldırarak okulun duvarına dayadı. Kalbi şimdi çok daha hızlı atarken yaptığından yavaş yavaş pişman oluyordu.

Maskeli adam ağzına örttüğü ellerini çekip yakasına yapışarak onu sertçe duvara çarptı. Yunho acıyla yüzünü buruştururken bu fırsatı kullanarak avazı çıktığı kadar bağırdı.

"İMDAT! YARDIM EDİN BANA İMDAT!"

Karşısındaki yağmacı bunu umursamış gibi durmuyordu. Dudaklarını, maskenin ardında olsalar bile bu korkunçtu, korkuyla titremeye başlayan çocuğun boynunda bekletti.

Daha sonra yavaşça kulağına doğru çıkartıp fısıldadı.

"Tüm paralarını boşalt çocuk."

Yunho bunun üzerine dolan gözleriyle kafasını salladı.

"P-param yok ki... Gerçekten söylüyorum ben zengin d-değilim."

Sesi istemsiz olarak kısık çıkmıştı. Bu da karşısındakinin kendine daha da güvenmesini sağlıyordu. Bahçedeki sesler çoktan kesilmişti. Kimsenin gelip gittiği yoktu.

Adam elini büzülüp kalmış çocuğun beline atıp gömleğinin üstünden parmaklarını bastırdı.

"Kötü oldu. O zaman ben de böbreklerinden birini almak zorundayım."

Yunho çenesine süzülen yaşlarla duvarın içine daha da sindi. Tam ona yapmaması için yalvarmaya başlayacaktı ki adamın arkasından gelen kalın ve baskın sesle durakladı.

"Kötü oldu. O zaman ben de senin beynini dağıtmak zorundayım."

Adam kafasını arkaya çevirdiği anda kollarına sarılan iki polis memuru ile çırpınmaya başlamıştı.

Ve işte o yağmacı önünden çekildiğinde sesin sahibi tam karşısında duruyordu. Koyu kahve saçlarının döküldüğü yüzü şüphesiz ki gördüğü en güzel yüzdü. Keskin hatları ve biçimli vücudu Tanrı'nın en büyük eseri olmalıydı.

"Götürün bunu." onun bu emriyle polis memurları bu yağmacıyı sürükleyerek götürmeye başlamıştı.

Başını hafifçe aşağıya eğdiğinde çenesine dokunan kemikli parmaklar tekrar ona bakmasını sağlamıştı.

"Seul Dedektiflik Bürosundan, Song Mingi. Artık güvendesiniz."

Yunho ona duyduğu minnetle kendini tutamadan anında onun boynuna atlayıvermişti. Korkmuştu, hem de çok. Bu adama ne kadar teşekkür etse de yetmeyecekti.

Mingi kendisine sarılan çocuğa karşın yüzünde çarpık bir tebessümle kollarını doladı.

"Şimdi," dedi ardından, "Eve gitmelisiniz, olup biteni bilmek de dava etmek de hakkınız ama bu gece bize müsaade edin."

Yunho masumca başını salladığında önden giderek okul bahçesine çıktı.

•••

Saat gecenin on ikisiydi. Hava pek de soğuk sayılmazdı ama gecenin verdiği bir serinlik vuruyordu. Kahvesini dudaklarına götürdükten sonra gözlerini tekrardan pencerenin ardında, önündeki kağıda bir şeyler karalayan çocuğa dikti.

Yunho da günlüğüne bugün yaşadıklarını hararetle yazarken karşı apartmandan onu izleyen Song Mingi'den habersizdi. Aynı şimdiye kadarki tüm gecelerde olduğu gibi...

Judas  // YunGiWhere stories live. Discover now