Dilini dudaklarımın arasına alıp ısırdığımda kalın ve sessiz inlemesi kulaklarımı doldurdu.

Nefes alma ihtiyacı ile dudaklarımızı ayırdım.

Öpüşmeden dolayı nemlenmiş dudaklarımız hala birbirine temas ediyordu.

Alınlarımızı yasladı ve nefeslerimizin birbirine karışmasına izin verdi.

"Kalbimi, senin için açık tutacağım."

Alınlarımızı ayırdı ve şaşkınlıkla bana baktı. Ciddiyetimi sorguluyordu sanırım.

"Yoongi!"

Anı bozan gür ses ile bakışlarımız demir kapıyı buldu. Jeongguk ve bir kaç polis memuru vardı.

"Siktir, neler oldu burada?!"

"Sen.. nasıl geldin buraya?" Diyerek saçma bir soru sordum.

Jimin yavaş bir şekilde benden ayrıldı. Vücutlarımızın temasını keserken üşüdüğümü hissettim.

"Yaklaşık iki saattir sana ulaşmaya çalışıyorum. Başın bir şey geldi sandım ki, gelmiş zaten." Dedi gözleri hızla bedenimi endişe ile tararken.

"Ona ulaşamadığın için gelirken polis karakolunu da yanında mı getirdin Jeon?" Dedi ve kafasıyla arkasını işaret etti.

"Konumuz bu değil. Şuan evde bir ceset var ve seni götürmek zorundayım, Park."

Bir dakika, ne?

"Onun bir suçu yok. Beni korumak için yaptı." Diyerek hemen savunmaya geçtim. Kanun gözü ile ne kadar suçlu duruma düşsede, değildi. O suçlu değildi.

Sesim yine titremeye başlamıştı. Gözlerim dolarken, neredeyse akıcak olan burnumu sertçe çektim.

"Eğer onu tutuklamazsam seni tutuklamak zorunda kalırım, Yoongi. Ve ben bunu hiç istemiyorum."

Derin bir nefes aldım.

Arka cebinden kelepçelerini çıkarırken duyacağımız ses tonu ile mırıldandı. "Adil olmalıyım değil mi? Sonuçta o bir suçlu."

"Bana adaletden bahsetme." Jimin'in soğuk sesi beni bile ürperticek cinstendi. keskin bakışları ile Jeongguk'u süzüyordu.

Öfkeli adımlarla Jeongguk'a adımladı ve bileklerini ona doğru uzattı. Bu görüntü nefeslerimi keserken onlara doğru adımladım.

"Jeongguk, yapma."

"İşimi yapıyorum." Bileklerine kelepçeleri taktı ve kilitledi. Bu durum karşısında gözyaşlarım benden izinsin aktı. "O bir şey yapmadı, Jeongguk." Diyerek konuştum.

Sesim titrek ve yalvarır gibi çıktığı için ikisininde bakışları bana döndü.

Jimin, kollarını Jeongguk'dan kurtarıp yanıma doğru adımladı. Kelepçeli bileklerine rağmen yüzümü avuçlarının arasına aldı bir kez daha.

"Jimin," dedim zorlukla. Yüzümde duran ellerini tuttum. Gülümsedi.

"Söz ver bana." Dedi fısıldayarak. "Onların karşısında ağlamayacaksın tamam mı? Benim tek zayıf noktam sensin, Yoongi. Beni güçsüz düşürmelerine izin vermeyeceksin, söz mü?"

Başımı hızlı bir şekilde sallarken hala akmaya devam eden gözyaşlarım aksini söylüyordu.

Anlıma bir öpücük bıraktı ve polislerin onu götürmesine izin verdi.

Jeongguk'un gözleri hızla evi taradı. Gözleri cesette iken "Buralar size de." Dedi ve çıkış kapısına doğru adımladı.

Jeongguk'un peşinden gittim.

Keep your heart open for me Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin