44. BÖLÜM MUTLULUK

87 7 19
                                    

Merhaba sevgilim,

Bugün sadece merhaba.

Merhaba sevgilim, söyleyemediğim her gün adına merhaba.

Merhaba Ahenk, renklerini göremediğim her gün adına merhaba.

Hoşçakal.

"Hala miden bulanıyor mu?" Başımı hayır anlamında sallayıp önümde ki salatalığı ağzıma attım.

"Bir doktora mı gitsek acaba, normal mi bulunması?"

Bakışlarımı ona çevirip ters ters baktım. "Bir gün, sadece bir gün normal bir şekilde konuşmak istiyorum. Benim sorunlarımı kafandan at lütfen" dedim.

Akel sessizce başını sallayıp çayını içti ardından yavaşça kalktı. "Bebeğim, toplantıma geç kalacağım. Geldiğimde dışarıda yiyelim" dedi ve bana doğru eğilip saçlarımdan öptü.

Ona gülümseyip göz kırptım, ben kahvaltımı yaparken Akel evden çıkmıştı.

Aklımda bir ihtimal vardı ve bunun gerçek olup olmadığını öğrenmek için test almam lazımdı.

Şuan öyle bir şeyin olma ihtimali bile tüylerimi diken diken ediyordu. Kahvaltımı bitirdikten sonra bulaşıkları bulaşık makinesine dizdim ve bir eşofman takımı giyip üzerime bir hırka aldım.

Hava diğer günlerin aksine serindi. Sonbaharı iple çekiyordum. Peruğumu takıp makyajsız olduğu için soluk duran suratıma aldırmadan aşağı indim.

Telefonumu aldıktan sonra evden çıkmış en yakın eczaneye doğru yürüyordum.

Eczaneye girip bir test aldım ve dönen  başım yüzünden bir banka oturdum.

Eve gitmeyi bekleyemecektim. Gözüme kestirdiğim bir lokantaya doğru koşup içeri girdim.

İlk önce bir yemek yemek istiyordum çünkü o kadar stres yapmıştım ki karnıma kramp giriyordu. Boş bir masaya oturdum, yanıma gelen genç garson gülümseyerek "Ne alırsınız?" Diye sordu.

Tırnaklarımı masaya vururken "Mercimek çorbası" dedim. Garson giderken etrafıma bakıyordum.

Biraz lüks bir yerdi ve benim dışımda eşofman giyen birilerini görmemiştim. Akel'in toplantısının ne zaman bitecegini bilmiyordum ama şuan bunu düşünecek durumda değildim.

Çorba geldikten sonra aceleyle içtim ve testi yapmaya gittim. İşimi hallettikten sonra çubuğa hiç bakmadan çıktım ve ellerimi yıkadım.

İçimde büyük bir korku vardı, gözlerim çubuğa kaydı.

Ve belki de hem mutluluğu hem de derin bir kederi ilk defa hissettim.

Poztifti.

Ellerim karnıma gitti, şuan içimde bizden bir parça vardı. Kulağa ne kadar imkansız geliyordu.

Gözlerimden düşmeye başlayan yaşlar boynuma doğru yol alırken titreyen ellerimle testi çöpe attım.

Şimdi ne olacaktı? Ona ne söyleyecektim. İçimde ki bu korku neydi hiç bilmiyorum ama mutluydum.

Şuan rahmimde olmasından memnundum. Ellerim karnımı buldu ve sıkıca bastırdım, bana verilen daha doğrusu bize verilen bir mucize miydi bu? Kesinlikle öyleydi. Rahmimde küçük bir mucize büyüyordu.

Göz yaşlarımı silip tuvaletten çıktım, insanlar neden ağladığım için bana bakıyordu, güldüğüm için açık kalan ağzıma giren yaşları umursamadım.

Eve nasıl gittiğimi bilmiyordum, koltukta oturmuş karnımı okşuyor Akel'i bekliyordum. Hava karardı normalde gelmesi gereken saatte hala ortada yoktu, aldırış etmedim ve beklemeye devam ettim. Önümde açık olan televizyon artık ninni gibi gelirken gözlerim kapanmaya başlamıştı bile.

KONSERWhere stories live. Discover now