8. BÖLÜM |ÖZÜR|

491 37 25
                                    

Dersim sonunda bitmişti ve gerçekten çok yorulmuştum.

Aynı zamanda onu çok özlemiştim. Bir daha bana ne mesaj atmış ne de aramıştı. Açıkçası haklı olduğumu düşünüyorduk. Madem beni onu sevdiğim gibi sevmiyordu neden öpmüştü?

Dudaklarımı sert bir biçimde ısırıyorken Burak yanıma geldi. 

"Özledin mi beni?" Dedi gözlerini kırpıştırarak. Yavşak. "Çok" dedim harflerli uzatarak.

Serseri bir şekilde güldü. Bu gülüş sadece Akel'e yakışıyordu.

Burak aslında iyi çocuktu tabi her gördüğü XX kromozomuna yavşamasaydı.

Onla bir kaç dakika konuşup Yasemin'i bulmak için dışarı çıktım. Bahçeye bakarken bir duvarın kenarında Yasemin'i duvara yaslamış Anıl'ı gördüm. Arkadaşımı öpmüyor sömürüyordu resmen!

Yasemin gozlerini kapatmış inlerken yüzümü buruşturdum. Utanmasalar çocuk yapacaklar!

Onlar beni görmeden gitmek adına tam arkamı dönmüştüm ki bir çift yıldız gözü gördüm.

"İnsanları öpüşürken izlemek için biraz küçük değil misin?" Dedi arsızca.

Ona kaşlarımı çatık at kuyruğu olan saçımı bir omzuma aldım. "Sende küçük bulduğun kızın dudaklarına yapışmak için büyük değil miydin?" Sinirle söylenen cümleler gerçekten pişmanlık getiriyordu.

İlk önce gözleri fal taşı gibi açıldı, yanakları kızardı ve sonra bir kahkaha atıp elimden tuttu. "Çok iddialı bir cümle küçük hanım" dedi taktir eder gibi.

Ona ters ters bakıp "Eyvallah" dedim. Bu onu daha çok güldürürken başını eğip yüzünü yüzüme hizaladı. "Yaptığım büyük şerefsizlikti biliyorum, bunun için senden çok özür dilerim. Fakat bazı şeyler yeniyken sana olan ilgimi bu kadar büyük bir duyguya yoramam," gözlerini kaçırdı. "Affet beni"

Haklıydı, evet ama ona kendi duygularımı itiraf etmem çok sinirimi bozuyordu. Daha her şey için çok erkenken ona onu sevdiğimi söylemiştim.

Nefesimi dışarı bırakıp başımı salladım. "Haklısın, ben sadece uzun zaman sonra biriyle yakınlaştığım için böyle hissediyor olmalıyım. Yoksa ne aşkı?" Dedim elimi havada sallayıp gülerken.

Bazı şeyleri düzeltmem gerekti ve bence gayet iyi bir gerekçeydi.

Bu söylediğimle beraber kaşları çatıldı. Elinde ki elimi sıkıca sıkıp dişleri arasından "Tabii" dediğini duydum.

Galiba yaptığım saçmalığı düzeltmiştim. Ona gülümseyip elimi kurtarmaya çalıştım. O ise düz düz bana bakıyordu.

"Akel" dedim sakince. "Aynen bence de öyle Ahenk" elimi bıraktı. Tam arkasını dönmüş gidiyorken geri döndü ve başını sallayıp "Evet, mantıklı" Yine arkasını dönmüş gidecekken tekrar bana döndü.

"Hıhım, çok zekisin" dedi. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Ona şaşkınca bakarken arkasını dönüp hızlı adımlarla kayboldu.

Az önce ne olmuştu?

Ben hala öylece orada bekleyip olayı çözmeye çalışırken o gece karası saçları savrularak hızlıca yanıma gelmişti.

"Akel" demiştim ki "Seni çok özledim, bir yere gidelim mi?" Dedi tek nefeste. Güzel gözleri beklentiye bana bakıyordu. Onu gerçekten özlemiştim.

Başımı sallayıp "Olur" dedim. Bana sıcak bir gülümseme gönderip yürümeye başladı. Onun koca adımlarına yetişip arabaya bindim.

Yeni çıkmaya başlayan sakalları görüntüsüne bir olgunluk vermişti.
O arabayı sürerken ben yol boyunca onu izlemiştim. Araba ilk tanıştığımız sıralarda ki kafede durdu. Bunu bilerek mi yaptı bilmiyorum ama çok hoş bir şeydi.

Günler sonra sonunda yüzümde bir tebessümle arabadan inip içeriye girdik. Uzun ve yapılı bedeni nereye giderse gitsin kesinlikle dikkat çekiyordu.

Kasada ki adama tebessüm edip beni cam kenarında ki masaya yönlendirdi. Kaset şeklinde ki menüleri görür görmez ona bakmıştım. İşte o an bilerek beni buraya getirdiğini anladım.

Yüzünde güzel bir gülüşle ve diğerinden daha açık renkli olan gözleriyle bana bakıyordu.

Bazenleri gözlerinin görmemesine neyin sebep olduğunu merak ediyordum.

Karşılıklı bir şekilde oturduk. Siyah koruma terlemiş avuçlarım sürüp elime menüyü aldım.

Menüyü onu göremeyeceğim bir şekilde tutmaya başladım. Bu onu bildirdi. Menünün üzerinden sadece gözlerim gözükecek bir şekilde ona baktım.

Mavi gözleri benim üzerimdeydi. Dağınık gece karası saçları yine dağınıktı, küçük ve düzgün burnu hafif kızarmıştı, dudakları ıslak gibi duruyordu.

Yine çok izlemiştim onu. Garson siparişleri almıştı. Biz güzel bir sohbete kapılırken kahvelerimiz gelmişti.

Kahveden bir yudum almıştım ki Akel o güzel sesiyle şunları söyledi: "Çok güzelsin"

Ağzımda ki kahve birden dışarı çıkarken şaşkınca ona bakıyordum. Aniden böyle şeyler yapmaması gerekti.

Bu onu güldürmüştü. Şunu fark etmiştim yanında ben yokken sürekli düz bir ifadeyle geziyordu ama ben yanında varken neredeyse sürekli dudaklarında bir tebessüm oluyordu

Keşke tebessüm yerine dudaklarımız olsaydı...

Aklıma gelen şeyle boğazımı temizledim. İyice utanmaz bir şey olup çıkmıştım.

Yine aynı kafede saat sekize kadar kalmıştık.

En sonunda kafeden çıkmıştık ve Akel şimdi beni eve bırakıyordu.

Araba apartmanın önünde durdu. El frenini çekip gözlerini bana çevirdi. İç çeke çeke ona baktım. "O zaman görüşürüz Akel" dedim kısık bir sesle.

Gözleri tüm yüzümde dolaştı. "Bazenleri kendi kendime diyorum ki 'Ulan ne olurdu da şu sikik gözüm de görseydi, ya onun yüzünde ezberlemediğim şeyler varsa ' "

Yanakları kızardı "Küfür için özür dilerim" dedi. Ben öylece dolu gözlerimle ona baktım. Bu cümle kalbimi çok ağrıtmıştı. Kemerimi titreyen ellerimle çözüp onun olduğu koltuğa uzandım ve dudaklarımı yanağına defalarca kez bastırdım. Her öpücükten sonra başka bir öpücük bırakırken dudağıma tuzlu göz yaşım geldi.

O zaman ağladığımi fark ettim. Büyük avuçları saçlarımı incitmekten korkar gibi okşadı. Bunu yaptığında babamın oksamadıgi saçlarımı okşayıp sevgi gösterdiğinde onu daha çok sevesim geliyordu.

Dudaklarım yanağından ayrıldı. Gözlerinin içi kızarmış bir şekilde bana bakıyordu.

Ve fısıldadı "İyi ki hayatımın ahengi, şu gözüme rağmen iyi ki"

                           🦋🦋🦋

Bölüm kısa farkındayım ama moralim epey bozuk eğer kötüyse affola. Diğer bölüm daha güzel olacak bunun sözünü verebilirim. Mutlu kalın demeyeceğim çünkü hayatta mutlu olabilecek sebeplerimiz çok az o yüzden sağlıklı kalın...

KONSERWhere stories live. Discover now