40. BÖLÜM |HASTALIK|

156 18 78
                                    

Şuan nasıl tepki vermem lazımdı?

Üzülmem, ağlamam ya da kırılmam mı gerekiyordu? Eğer öyleyse bunların hiç birini yapmıyordum.

Sadece gülüyordum. Hayır, komik olduğu için değil, kendimden nefret ettirdiği için.

Evet, ahım şahım bir güzelliğim hiç olmamıştı, hiç 90 60 90 vücut tipinde olmamıştım, hiç ellerim ayaklarım narin olmamıştı.

Bunlarla yaşamayı öğrenmiştim ve bu beni asla kötü etkilemiyordu.

Olan şuydu ki şimdi saçlarım yoktu, saçlarım olsa böyle olmazdı.

Gözlerimin dolduğunu hissettim. Hayır, ağlamak yoktu. Tanrının verdiği bir hastalık yüzünden ağlamayacaktım.

Telefonu kapatıp yanıma koydum, zor da olsa ayağa kalkıp büyük boy aynasının karşısına geçtim ve kendime baktım.

Alıştığım yüzüme.

Hastalıktan dolayı yüzüm sararmıştı, kaybettiğim kilolar büyük rakamlar olduğu için alınması zordu ama ona rağmen sağlıklı bir kiloya gelmiştim, saçlarım olmadığı için yüzüm daha ön plandaydı. Dudaklarım kuru ve bakımsızdı, yüzüm ise hiç bir jel veya krem değmediğini bas bas bağırıyordu.

Gülümsedim, ama o beni seviyordu.

Önemli olan bu değil miydi? Bana kendimi güzel ve değerli hissettiriyordu. Onun beni güzel bulması bana yeterdi, artardı hatta.

Aynanın karşısından çekildim, biraz durgunlaşmıştım. Buna alışmam gerekiyor gibi bir his vardı içimde, derin bir nefes aldım.

Nefes almak bir mucizeydi.

Üzerimi değiştirmem gerekiyordu çünkü bugün dışarı çıkmak, alışveriş yapmak ve okuluma gitmek istiyordum. Orada ki ortamı çok özlemiştim.

Akel'in benim için baştan sona düzenlediği dolaba gelip kıyafetlere baktım, kesinlikle şu paspal halimden kurtulmak bana iyi gelecekti.

Şortumu düzeltip kendime baktım, fena değildi. Çok sıcak olduğu için her zaman ki gibi makyaj yapmayacaktım.

Güneş kremini yüzüme sürüp bb kremi iyice yedirdim, biraz maskara, allık , parlatıcı ve hafif de olsa  eyliener ile makyajım bitmişti. Parfümü sıkıp çantama telefonumu koydum.

Daha kahvaltı yapmamıştım ama kendimi aç hissetmiyordum, Boran muhtemelen beni göremeyince küfür edecekti ama oturmaktan gerçekten sıkılmıştım.

Ayakkabılarımın açık bağcıklarını ciddi anlamda bağlamaya üşendiğim için öylece bıraktım ve her şeyi aldığıma emin olup odadan çıktım, dün Akel ile mesajlaşmamız beni gerçekten kırmıştı ama artık hayatın kırılmalar için uzun olmadığını anladığım için devam edemiyordum.

Hastaneden çıkarken Yüksel'in beni görmemesi için dua ediyordum, Yüksel öğrenirse öğrenecek bir diğer kişi Akel'di çünkü. Taksiye verecek kadar param yoktu, müstakbel kocam bu kadar zenginken otobüse binmem ayrı bir olaydı ama bana çıkarttığı kredi kartlarını ısrarla reddeden de bendim. Zaten her şeyimi o karşılıyorken onları almak kendimi küçük hissettirmişti, aynı zamanda annemin sağlık sorunlarıyla da ilgilendiği koca bir gerçekti.

Bunları düşünürken çoktan özlediğim otobüs durağına gelmiştim, neyse ki fazla beklemeden otobüs gelmişti. İlk gideceğim yer okulum olacaktı, kartımı bastım. Otobüste yer olmadığı için gözüme bir direk kestirip oraya tutundum.

KONSERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin