39. BÖLÜM |EKSİK|

168 16 93
                                    

Kaç yaşlarındaydım bilmiyordum, ama her zaman belirli hayallerim vardı.

Sevdiğim işi yapmak, kitaplarda ki gibi güzel bir aşkı bulmak ve çok olmasa da güzel yaşamak.

Biri hariç iki hayalim gerçek oldu.

Hiç ölümü düşünmemiştim, çünkü yaşayacağımı bana bir şey olmayacağını zannediyordum. Her zaman sağlıklı, güzel kalacağımı... biri bana saçlarını kaybedeceksin dese sadece gülerdim. Çünkü o zamanlar sağlıklı bir insandım.

O zamanlar hamileliğin bile yasak olmadığı bir insandım.

Aşkı böylesine düşünmemiştim, çünkü hiç bulamayacağımı zannediyordum. Her zaman tek, mutsuz kalacağımı... biri bana bir gün çok kötü aşık olacaksın dese sadece gülerdim. Çünkü o zamanlar Akel'le tanışmamıştım.

O zamanlar bir çift yıldız göz uğruna ölmeyi göze almayan bir insandım.

Koltuktan uyuyan adama baktım. Saat kaçtı, üç, dört?

Rahatsız bir şekilde oturarak yatıyordu, elleri ellerimi hapis almış baş parmağı nabzımın üzerinde, sıkıca etimi kızartana kadar sıkıyordu.

Gitmemden korkuyordu, iç çektim. Kalbimin attığı her saniye için şükür ederken ellerimi ellerinden çekmeye çalıştım.

Anında gözleri açıldı ve sıçrayarak uyandı, "Ahenk!"

Endişeli çıkan sesiyle karanlıkta parlayan gözleri gözlerimi buldu ve beni görünce derin bir soluk koyverdi.

Yutkundum, sessiz odada sanki büyük bir şeymiş gibi çıkan ses onun daha da rahatlamasına neden oldu.

"Ellerin terlemişti" dedim kısa bir açıklama yaparken.

Başını yavaşça salladı ve uzanıp gece lambasını açtı.

"Sadece korktum," Titreyen sesiyle beraber oda loş ışıkla aydınlandı.

Karanlıkta parlayan gözlerini şimdi daha net görüyordum, yerinden iyice doğrulup üzerinde ki takım yüzünden rahatsız olan bedenini koltuğa iyice yerleştirdi.

Yanımda yatıyordu çünkü kolumda bir serum bağlıydı.

"Saat çok geç, yarın şirkete gideceksin, uyu sevgilim" dedim yumuşak çıkmasına özen gösterdiğim bir sesle.

Hafifçe bana yaklaşıp kafasını elime koydu ve alttan bana bakmaya başladı.

"Korkuyorum," Kendine zaman tanır gibi bir süre sustu. Ardından dudaklarını araladı, "Uyurken gideceksin diye, çok korkuyorum güz yaram"

Sustum, konuşacak kadar iyi hissetmediğim için sadece sustum. Ettiği lafların bende ne kadar büyük bir yere sahip olduğunun farkında mıydı? Hayır, farkında olsa bunları söylemezdi, beni üzmezdi.

Suskunluğum onu daha fazla susturdu, gözleri gözlerimdeyken bazı şeyleri bana konuşmadan anlatmaya çalışıyor gibiydi. Ya da kelimeler yeterli gelmiyordu, bilmiyorum.

Gözlerini kapadı, ilk defa gözlerini gözlerimden ayırdı, ne demekti bilmiyordum ama üzüldüğümü hissettim.

Hayır, onun yüzünden üzgün değildim, sadece gözlerini görememek beni hem korkutmuş hem de üzmüştü.

Kısa sürede nefes alışverişleri düzene girmişti. Sert göğsü düzenli bir şekilde inip alçalırken onu izledim.

Karnım hafifçe ağrıyordu bu yüzden elim karnıma baskı uygularken diğer elim havalanmış pürüzsüz yüzünü turluyordu. Memnun bir homurtu dudaklarından kaçtı, güldüm. Kafasını elime sürtüp uyumaya devam etti.

KONSERWo Geschichten leben. Entdecke jetzt