ekip.

2.5K 234 286
                                    

-Çağan Efe Ak'tan.-

Aşağı doğru baktığım sırada ensemde bir namlu ucu hissettim.

Gülmeye başladığımda her kimse iki kolumdan beni tuttu ve merdivenin korkuluğuna yasladı. Aşağı doğru eğdi beni.

"Hele kıpırda..." dedi.

"Sakin ol." belimden yukarısı korkuluktan aşağıdaydı resmen. Bir kere itse düşerdim. Tam cevap verdiği sırada ayağımı geriye savurdum ve bacağına tekme attım. O sendelediği sırada geriye dönüp silahı elinden kaptım ve kavrayıp yüzüne doğrulttum.

"Asıl sen kıpırdayayım deme dağıtırım beynini." dedim.

Üstüne yürüdüğüm sırada birden bana bıçak salladı. Çevik bi hareketle kendimi geriye çektim ve elimdeki silahla eline vurdum. Bıçak yere düştü. Hızla onu duvara çarptım ve kafasına silahla sertçe vurdum. Bayıldı ve yere düştü. Bıçağı alıp cebime attım. Bir silah belimde diğer silah elimdeydi. Aşağı doğru ilerlediğim sırada yanımda bir bedenin olduğunu gördüm. Sağıma baktığımda Halil olduğunu fark ettim.

"Buradalar mı? Bir tanesi içeri girmiş." dedim.

"Camı kırdılar beyim, oradan girmiştir. Biz şuan bi'kısmını hallettik ama bi kısmı hala bahçede. Aşağıda neler oluyor bilmiyorum."

"Mehmet?" dedim.

"O yoktu."

"Ama... Onun kurșun-"

"Hedef şaşırttı. Adamlarından birine kendi silahını vermiş. Adam manyak beyim, kendine özel yaptırdığı silahı adamının elinde gördüm." kaşlarım havalandı.
Kapıyı dikkatlice açtı. Beni koruyarak önden gitti.

Bahçedekiler birbirine girmişti. Halil'in önüne geçtim ve kendi adamlarımdan birinin başına silah dayayanı sırtından vurdum. Ayakta son kalan o'iken o da yere düştü. Diğerlerinin hepsinin başına silah dayamışlardı bizimkiler.

"Hayırdır? Ele başınız nerde? Sizi mi saldı yine ortalık yere?" dedim. Hepsi susuyordu.

"Konuşun hadi? Noldu az önce şov yapıyordunuz?"

"Mehmet patronun sana mesajı var." dedi bi tanesi.

"Yerler senin patronunu."

"Bırakırlarsa göstericem." dedi.

"Aldınız mı silahını?"

"Evet patron." başımla bırakmalarını işaret ettim. Cebinden bir telefon çıkardı. Halil telefonu aldı ve bana verdi. Ses kaydını açıp kulağıma tuttum.

"Naber evlat? Duydumki yine başlamışsın delikanlı rollerine. Sen çok çabuk unuttun sanırım kardeşinin benimle birlikte olduğunu? Ülkücüm, ağabeyine selam versene canım kızım." dediğinde çenem kasıldı.

"Selimiye Cami'ye gideriz değil mi abi?" dedi bir kız sesi. Daha doğrusu Ülkü, kız kardeşim. Onun sesini duyduğumda sanki ellerim boşalmıştı. Başım döndüğünde Halil'e hafiften tutundum. Dengemin sarıldığını görmemelilerdi.

Ses kaydı, devam etti.

"Çok komiksin Ülkücüm ama acı bir şey var... Abin Altay'ı bana vermediği sürece camiye ya da herhangi falan gidemezsiniz." dedi. "Onu teslim et... Yoksa kız kardeşinin başına hiç istemediğin şeyler gelir. Sana iki gün veriyorum. Altay'ı ya bize teslim edersin ya edersin." dedi ve ses kaydı bitti.

Kendime gelmem birkaç saniyemi aldığında bir anda telefonu ileriye fırlattım.

"Toplayın şunları! Hepsini götürün yatırın bodrumda! Akılları başlarına gelsin!" dedim. Korkumu belli etmemeye çalışıyordum. Hızlı hızlı yürüdüğüm sırada Halil peşime takıldı. Arabalardan birini açtılar ve arkaya bindim. Halil'de yanıma oturdu. Şoför arabayı çalıştırdığında sinirden ellerim titriyordu. Birden cama vurdum.

KarmaşaWhere stories live. Discover now