iz.

2.7K 255 69
                                    

-Çağan Efe Ak'tan-
"Ya anne istemiyorum sevgili falan! İyiyim ben böyle!"
"Ya oğlum, bak milletin anası oğlum evlensin mürvetini göreyim diyor, hayır yani ben onu da istemiyorum ki! Bak çok hanım bir kızı var Sakine Teyze'nin, kız çok güzel, aklı başında. Bak bu da fotoğrafı." dedi telefonu çıkarıp suratıma tutarken. Sarışın bir kızdı. İlgimi çekmediği için detaylı incelemedim. Geri anneme döndüm.
"Yok beğenmedim ben bunu. Hem biliyorsun ben aklı başındalarla yapamam kraliçem." dedim sırıta sırıta. Sonrada iki yanağından öptüm.
"Kaçtım ben hadi eyvallah!" dedim ve masadaki çayımı hızlıca yudumlayıp çantamı sırtıma taktım sonrada evden çıktım. Okula yürüyerek gidip geliyordum. Okuldan atılınca bisikletimi bir daha okul için kullanmadım. Tuana yokken sürmenin bir anlamıda yoktu çünkü. Ara sokaktaydım ve arkamdan hızlı hızlı yere çarpan ayak sesleri duymuştum. Biri birden arkamdan belime sarıldı. Karnıma dolandığı ellerine baktığımda yüzüklerinden Tuana olduğunu anladım.
"Günaydın!" dedi neşeyle. Geri çekildiğinde ona döndüm. Direk ayak ucunda yükselip boynuma sarıldı. Bende sıkıca ona sarıldım ve gizliden saçlarının üstünden boynuna bir öpücük kondurdum. Geri çekildiğinde keyifle gülümsedim.
"Ne işin var senin burada? Okula gitmedin mi Yağızlarla?"
"Seni bekledim bugün. Sen beni görmeyincede peşine takıldım."
"Beni mi bekledin? O niyeymiș hanımefendi?"
"Olamaz mı ya? Belki sevgilimi özledim?"dedi tatlı tatlı.
"Sevgilini?"
"Sevgilimi." birkaç saniye bakıştıktan sonra elimi tuttu ve beni yola çekti.
"Hadi gel ben götüreyim seni okula. Bugün ilk iki ders boş. Kimya hocası iki günlüğüne yokmuş."
"Sizinde mi? Benimde boş bugün ilk ders."
"Napsakki..." diye düşünmeye başladı etrafına bakınıp.
"Gel ben napacağımızı biliyorum." dedim. Bana baktı sorgulayarak. Göz kırptım.

Birkaç dakika sonra, duvarlarına bolca grafiti yapılan bir sokağa geldik. Etrafta sabahın erken saatlerinde bile duvara çizimler yapanlar vardı.
Tuana, duvara resim çizenlerden birine baktı.
"Baksana ne güzel çiziyor..." dedi. "Yanına gidip bir şeyler soralım mı?" normalde büyük ihtimal kıskanırdım ama Tuana çok hevesli görünüyordu. Onu kıramazdım.
"Gel soralım." dedim ve gencin yanına ilerledik.
"Merhaba!" dedi Tuana kibar bi'sesle. Bizim yaşlarımızdaki genç çocuk bize baktı.
"Ne çiziyorsun?" dedi Tuana.
"Bir mahkum resmi."
"Çok güzel yapıyorsun. Ellerine sağlık. Burdaki duvarların hepsini sen mi boyadın?" dedi.
Duvarın resimsiz kısmına yaslanmıș Tuana'yı izliyordum.
"Evet. Çıkmaz sokağın sonuna kadar olan tüm duvarları ben boyadım. Birazınıda bi'arkadaș yaptı. Bende bir şey sorabilir miyim?"
"Sor tabi?" dedi Tuana.
"Sizi ilk defa görüyorum buralarda. Ne işiniz var?"
"Kendisi kız arkadaşım. Ben getirdim buraya. Bir keresinde sana denk geldim. Çizimlerin benimde hoşuma gitti. Eğer izin verirsen boyalarınla bir köşeyede biz çizebilir miyiz diye soracaktım." Tuana bana baktı şaşkınlıkla sonrada gülümsedi.
"Olur yaparsınız. Ama şaşırdım."
"Neye?"
"Buna heves etmenize. Genelde insanlar suç olarak görür bu işi. Halbuki bir sanat grafiti. Çevreyi kirlettiği kadarda yok, hepsi duyar kasmacadan ibaret."
"Haklısın. Peki sen ne zamandan beri buradasın?"
"Üç sene oldu. Sokakta yaşıyorum ben." dedi. İkimizde şaşırdık.
"Ailen yok mu?"
"Vardı. Psikopattı benim babam. Beni esir tutardı evde. Çok içerdi ciğerleri su topladı öldü 3 sene önce.
"Kaç yaşındasınki sen?"
"20"
"Oha,"dedi Tuana.
"Yani şey, şaşırdım ondan."
"O öldüğünde bir sene kadar halamda kaldım. Onlarda ben reşit olunca attılar beni evden. Şimdide böyleyim."
"Aslında yetimhanede kalacaktım." dediğinde duraksadım. "Ama halamlar sahiplendi beni. Sonrada böyle sokağa attılar."
"Hiç yetimhanede kaldın mı?" dedi Tuana.
"Kalmadım. Ama şuan sokakta yaşayan arkadaşlarım kötü bir yer olduğu-"
"Tuana biz geç kalmayalım, hadi gel versin bize boya sonra gidelim." bana baktı. Karşı çıkmadı ve başını salladı. Çocuk bize iki tane sprey boya verdi. İkiside siyahtı.
Çıkmaz sokağın sonuna doğru yaklaştığımızda durduk ve bir tanesini ona verdim.
"Ne yapalım?" dedi.
"Tarih atalım mı?"
"Evet, hadi!" diye cevap verdi.
“Yirmi yedi Mayıs iki bin yirmi iki.” dedi. Birkaç saniye ona baktım.
"Bu tarihte bizim olsun."
"Bizim olsun." diye tekrarladım onu.
Ben tarihin gününü ve ayını o da ;yılını yazdı.
Duvarda büyükçe “27.05.2022”yazıyordu. Gülümsedi duvara karşı.
"Birgün bu şehirden gitsek bile izimiz kalıcak." o duvara ben ona bakıyordum.
"Birgün sen benden gitsen bile izin kalıcak." bana baktı. Sonrada duvara bir yazı yazmaya başladı.
“Beni unutma, unutama inşallah.” yazmıştı. Manuș Baba'nın, “Bu Havada Gidilmez” şarkısının sözüydü bu. Gülümsedim ve hemen altına yazmaya başladım.
“Seni, bana sen bile unutturamazsın.” bense ona Vice'in “Bazen” şarkısıyla cevap vermiştim.

KarmaşaWhere stories live. Discover now