özlem.

2.9K 249 256
                                    

-Çağan Efe Ak'tan. -

"Sen ne işler karıştırıyorsun lan!" dedim yakasına yapışıp.
"Delirdin mi naptığını sanıyorsun Çağan?" dedi Berkay beni itip. Sinirlendim ve onu duvara çakıp elimi boynuna bastırdım.
"Ne var lan Tuana'yla aranda! Ben sana güvenmedim mi piç! Nasıl olurda ona sarılırsın!"

Beni tekrar itmeye çalıştığında yumruğumu kaldırdım ve suratının ortasına çaktım. Bu sefer o bana vurmaya çalıştığında birbirimize girdik. Ama onu koltuğa düşürüp boynuna bıçak yaslamam bir oldu.

"Doğru söyle... Kimin ajanısın sen? Mehmet'in mi! Söylesene şerefsiz!"
"Topla o ağzını! Delirdin mi ne Mehmet'i o kim? Psikopat mısın!" gülmeye başladığımda ona yaklaştım.
"Psikopatım, evet." dedim gözlerimi belerterek.
"Çağan kendine gel! Kafayı mı yedin! Benim Tuana-"
"Onun adını sen ağzına almayacaksın! Seni varya şuraya yat-"
"Beyim... Daha konuşturucaz unutmayın." nefesimi verdim.

Masadaki fotoğrafı ona gösterdim. Berkay, benden korkardı. Herhangi bir atak yapmaya cesareti yoktu çünkü içerisi silahlı adamlarla doluydu. Kim cesaret ederdi ki bana karşı çıkmaya?

"Bu ne? Ulan ben birde sana, onu anlatırdım hiç mi utanmadın lan! Ne var onunla aranda!"
"Sen kafayı sıyırmışsın... Orda o bana sarıldı ve biz sadece arkadaşız." duraksadım ve hafiften geri çekildim.

"Ne demek Tuana sarıldı? Yalan söyleme lan Tuana hiç kimseye sarılmaz öyle!" dedim.
"Ya bak çünkü ben-"
"Çünkü sen ne? Anlat!" dedim. İyice kafayı sıyırmıştım.
"Ya çünkü benden senin fotoğrafını istedi bende getirmeyi kabul ettim! Ona yardım ettiğim için sarıldı mutlu oldu!" dedi.
"Ne? Tuana benim fotoğrafımı mı istedi?" dedim şaşkınlıkla. Bıçağı geri çektim.
"Sen... Yalan söylemiyorsun değil mi?" dedim.
"Ya benim sana yalan borcum mu var anasını satayım!" dedi ayağa kalkıp.
"O ettiğin küfürleri varya.." dedi omzumdan itip. Odadaki adamlarım ona doğru yürümeye çalıştığında başımı kaldırmadan elimle yapmamalarını işaret ettim.
"Siz çıkın." dedim ardından. Halil bana baktığı sırada ona ters ters baktım. Hepsi çıktı ve biz Berkay'la tek kaldık. Odadaki koltuğu işaret ettim. Siyah deri koltuğa yan yana oturduk. Ben, direklerimi dizlerime dayamış yere bakıyordum şaşkınlıkla.

"Ya oğlum... Sen manyak mıs-"
"Benim fotoğrafımı istemiş..." dedim kendi kendime gülümsemeye başlarken.

Kendimi yıllardır o kadar yorgun hissederken bir anda bir şeyin suratıma gülümseme olarak düşmesi beni umutlandırmıștı.

Ona baktım başımı kaldırıp.

"Beni unutmamış!" dedim heyecanla. Berkay bana sinirliydi.

"Belkide hala seviyor beni?" dedim ellerim heyecandan titremeye başlarken.

"Çağan... Bak sana sinirliyim ama-"

"Anlatsana fotoğrafımı görünce ne tepki verdi?" dedim ona dönüp.

Berkay sustu.

"Konuşsana oğlum!" dedim. Susmaya devam edince sırtına vurdum.

"Tamam kusura bakma ya, yanlış anlaşılma oldu. Hadi anlat!" nefesini verdi.

"Gözleri doldu." dedi. İçimdeki heyecan bir anda gitti.

"Nasıl... Noldu ki?" dedim kaşlarım sorgulayarak çatıldığında.

"Ne bileyim oğlum... Fotoğrafına bakıp bakıp ağladı dakikalarca." dedi sıkıntıyla nefesini verirken. Ben anlayamamıștım... Beni özlediği için mi ağlamıștı yoksa o günü mü hatırlamıştı?

"Sen sormadın mı... Neden ağladığını?"

"Bilmiyorum cevap vermedi." başımı salladım ağır ağır.

KarmaşaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora