biz.

15.1K 459 202
                                    

oy vermeyi unutmayalimm. Begenmeniz dilegiyle..

Ayakkabımı ayağıma geçirirken Çağan'da sabırsızca bana bakıyordu öteden.

"Sen ayakkabıyı giyecende,saçını düzeltecende, çantayı sırtına takacanda, kapıyı kapatacanda, buraya gelecende... Hey, yavrum hey!" dedi elini savururken.

"Uyuyakalmışım oğlum n'apayım?"
Ayakkabımı çok şükür giyindikten sonra saçımı gerçektende tahmin ettiği gibi kulağımın arkasına attım,  kapının eşiğindeki çantamı sırtıma takıp kapıyı çektim ve ona doğru yürümeye başladım. Koşarak bacaklarımı yormaktan taviz vermeden normal bir hızla kaldırımın karşısına geçtim. Bana sinir olmuş gibi bakıyordu, umursamazca omuz silktiğimde dilini damağına vurdu.

"Keşke odana çıksaydım bisikletle, ordan alsaydım seni." dedi alayla. "Zahmet ettin kusura bakma ya," diye devam ettirdi.

"Harbi niye yapmadın oyle?"

"Ya sabır, seni bana sayıyla mı gönderiyorlar?" dedi.

"Ne atar yapıyorsun lan, sabah sabah?"

"Beni uyanmama daha bir saat varken arayıp 'Çağan bisikletim yok' diye zırlayarak uykumu böldüğün için olmasın? Ya ben anlamıyorum o saatte nasıl fark ettin kapının önünde bisikletinin olmadığını?"

"Çok sevgili babacığım işe giderken görmüş, sağolsun beni uyandırıp haber verdi," gözlerini devirdi.

"Uykum kaçtı hayır abi ya, olmaz ya!" dedi kendi kendine.

"Aman çağan, hadi benide al da bisiklete, gidelim. Geç kaldık zaten..." dedim.

"Yok ya, beleşe iş yapmıyorum ben."

"Çağancım, canım benim ne istiyorsun   nedir guzel teklifin?" dedim sinir olmama ragmen yalancı sakinliğimle.

Sırıttı ve işaret parmağıyla yanağına dokundu. Çıkarcı yemin ederim...

Nefesimi verdim ve yanağına bir öpücük kondurdum. Bana göz kırptığında gülümsedim ve arkasındaki boşluğa oturup beline sarıldım.

"Sıkı tutun çünkü geç kaldık..." dediği anda birden hızlı hızlı pedalları çevirmeye başladı. Kendi kendime kıkırdadım ve okul yoluna devam ettik.

Okulumuz oldukça kuralcı ve disiplinliydi.
Ve benim kitabımda ne disiplin ne de kural vardı.

Sadece iki dakika geç kalmamıza rağmen öğretmen geç kağıdı almamızı söylemiş ve bizi müdür odasına yollamıştı. Elimizdeki kağıtlarla sınıfa ilerlerken çağan ofladı.

"Of Tuana ya, birde beni aradıktan sonra tekrar mı uyudun? Bana uykucu diyorsun kendin uyuyorsun tekrardan, anasını! " dedi.

"Konuşma be, inek seni geç kaldı diye ağlayacak şimdi,"dedim alayla.

" Ha ha çok komiksin gerçekten, "dedi.

" Teşekkürler,"

Çağan bana bakarak kapıyı çaldı ve sabır çekti. İçeri girince kağıtlarımızı öğretmen masasına bıraktık ve yerimize geçtik.

Çağan'la ben sene başından beri yan yana oturuyorduk.

Ben cam kenarına oturduğumda genel olarak dersi dinlemeyeceğim için çantamı astım ve kapșonumu kafama çektim.

Edebiyat hocası oldukça takıntılıydı ve gercekten sabah sabah hic çekilmiyordu..

"Bi'daha geç kalmayın, Tuana sende aç şu kapșonunu. Konsantrasyonunu bozuyor." Hocaya anlamsız bakışlar attığımda Çağan gülmesini tutmaya çalışarak nefesini verdi. Alttan Çağan'a ayağımla vurdum ve:

"Hocam edebiyat dersi, konsantrasyon ve kapșon ne alaka, ayıptır sorması?" diye yanıt verdim.

"Çok konuşma Tuana, aç kapșonunu. İnat edecekken Çağan kapșonumu açtı ve bana 'ısrar etme' der gibi baktı. Bu defa sabır çeken ben oldum ve arkama yaslanıp Çağan'ın önündeki kalemi elimde çevirmeye başladım.

Gel gelelim biz, kimiz?

Ben Tuana Naz Tiryaki.
Henüz ne çok büyük sayılırım ne çok küçük ama karakter olarak oldukça olgun olmama rağmen on altı yaşındayım demek doğru olur.

Ailesi tarafından sevilmeyen, küçüklüğünden beri en büyük ilgi yoksunluğumu Çağan'dan kapatan biriyim.
Çağan benim, beş yaşından beri en yakın arkadaşım. Bana bazen bir abi oluyordu bazense bir baba... Oldukça korumacıydı bana karşı. Bunun iki sebebi vardı.
Birincisi bu hayatta beni ondan daha çok sevmeyi bırakın seven biri olmadığını bilmesiydi. İkincisine gelirsek ben çok fevriydim ve başıma bir şey gelmesinden hep endişe duyardı.

Benden devam edersek basketbol oynamayı çok severim. Ne zaman kendimi kötü hissetsem ya da canım sıkılsa basketbol oynardım ve gayette iyiyimdir bu konuda. Şarkı dinlemeyide çok severim! Derslerime gelirsek kafam basmasına rağmen bir iki ders dışında hiçbirinde iyi değilim - ya da olmak için çabalamıyorum. -
Çağan dışında başka arkadaşlarımda var tabiki çevrem iyidir. Onlarıda ilerleyen vakitlerde tanırsınız.

Ve Çağan Efe Ak.
Bu hayatta en çok değer verdiğim gibi canımı bile verebileceğim tek kişi. Kumral, ela ve bazen yeşile çalan gözleri vardı, birde es geçemeyeceğim bana her gülümsediğinde beliren gamzeleri.

O da benle yaşıt, benim aksine onun ailesiyle arası çok iyi ama buna rağmen ben onu kendine getirene kadar çok özguvensiz bir çocuktu, sebebini bilmem. Kardeşlerine gelirsek iki kız kardeşi var.
Leya ve Ülkü.

İkisinide canı kadar seviyor, hatta ne yalan söyleyeyim canından çok seviyor. Bazen onu kardeşlerinden bile kıskanıyorum ozellikle onlara verdiği ilgiyi. Sebebini sonra konuşuruz zaten. Çağan'da benim gibi şarkı dinlemeyi çok sever. Asla anlayamadım ama çoğu özelliğimiz aynı desem yeridir. Dinlediğimiz şarkıcılar ve şarkıları bile... Bizi birbirimizden ayıran en somut özellikse derslerimiz. Çağan oldukça zeki ve birazda çalışkan. O kabul etmesede benim deyimimle inek. Bazen çok disiplinli oluyor ders konusunda ama onun dışında tam bir tembel. Uyumayı çok seviyor. Bazı günler gidip onu benim kaldırmam gerekiyor yoksa bir kez daha güneş doğana kadar uyur sonra tuvalete kalkar ve tekrar uyur! Ve futbolda aşırı iyi. Boş vakitlerinde bir ara çok oynardı.

Ben kendi kendime bu düşündüklerimi gözden geçirirken Çağan kolumu dürttü.

"Bir şey mi var niye daldın?" dedi, bana tedirginlikle yaklaşıp sessizce.

"Hayır sadece düşünüyordum iyiyim kumralım," son kelimemle birlikte gamzesini çıkara çıkara gülümsedi, birkaç saniye yüzümü inceleyip arkasına yaslandı ve kendi kendine sırıtmaya başladı. Evet, kumralım kelimesini ona her söylediğimde böyle aptal aptal sırıtıyordu. Sebebini asla anlayamasamda onun mutlu olması beni daha çok mutlu ediyordu.

Ben Çağan'ı seyrederken önüme bir not kağıdı fırlatıldı. İrkildiğimde Çağan da bana bir bana bi'kağıda bakıyordu. Kağıdı kimin attığını anlamaya çalıştığımda Leya'nın bana baktığını gördüm. Kağıdı merakla, sıranın altına dogru indirerek açtım ve okumaya başladım.

Tuana, sınıftaki kızlar sabah geldiğimde seni ve Arda'yı konuşuyorlardı. Sanırım dün sizi kantinde samimi görmüşler. Arda, senin omzuna falan dokunmuş. Sevgili dedikoduları çıkmış, yok değil mi öyle bir şey? Her ne işse umarım, hayirdir ve sakladığın bir şey yoktur Tuana.

Kağıdı şaşkınlıkla okuduğumda elimde büktüm. Çağan bana bakıyordu. 'Noldu' der gibi goz kırparak başını hareket ettirdiğinde ben cevap vermedim çünkü Leya'yla bakışmak ile meşguldüm.
Çağan elimden kağıdı almaya çalıştığında cebime sıkıştırdım ve 'bir şey yok'dercesine gülümsedim. Çağan tedirginlikle bana baktı ve

"yine ne işler karıştırıyorsun Tuana..." diye mırıldandı.

Bu sefer işleri ben değil başkaları karıştırıyordu ve senin karışmaman en doğrusu olur Çağan, üzgünüm.
-
-
-

Size söz veriyorum, ozellikle ilerki bölümlerde ezberleri bozan bir kitap olucak... Yorumlarınızı ve desteklerinizi bekliyorum! 💞

ig/cagtucuecee.

KarmaşaWhere stories live. Discover now