25- Güç

374 64 204
                                    

Selam, finale çok az kalmışken ve bu yaz bunu bitirip size veda edeceğim kesinken, rahat rahat yazmak istiyorum. Finale cidden çok az kaldı, içim bir yandan buruk bir yandan rahat. O zaman hemen bölüme geçelim.

Sizi en çok ben seviyorum. 🤍

--

(Hoseok)
"Anne?" sesimle Yoongi ve annemin bakışları bana döndü. Onu burada görmeyi beklemiyordum. Neden gelmişti? "Oğlum." dedi gülümseyerek. İçimdeki garip huzursuzluğa rağmen gülümsedim. Yoongi'nin el komutuyla içeri adımladığında kollarım benden bağımsız ince belini doladı. Annem kollarını boynuma sardığında, saçlarından gelen cennet kokusu içimdeki huzursuzluğu daha büyük bir alana yaydı. Alışkın değildim. Hem de hiç. Ayrıldığımızda mavi gözleri benimkilerle buluştu.

Gözlerindeki garip gizem dikkatimi çekti, normal bakışlar değildi. Gülümsedi ardından. Ayak uydurdum ve yavaşça içeri geçtik. Herkes yaptığı işi bırakıp bize döndüğünde annemi süzdüler, elbette normalden çok daha güzel bir kadındı. Bembeyaz uzun saçları dalgalıydı, mavi gözleri esmer tenine çok güzel oturmuştu. Ayrıca üstüne giydiği insan kıyafetleriyle oldukça şık görünüyordu.

Beyaz bir takım giymişti, saten bir gömlek, altına beyaz bir kumaş pantolon ve onun üzerine ise omuzları vatkalı blazer bir ceket giymişti. Ayaklarında yine bembeyaz hafif topuklu bir ayakkabı vardı. Ona renk katan tek şey boynundaki kırmızı taşlı kolyeydi. Karşısındaki herkes onun güzelliğiyle mest olmuş bir şey söyleyemezken araya girdim ve gülümsedim, önüme gelen uzun kızıl saçlarımı elimle geriye doğru tarayıp, "Tanıştırayım, annem Yaeun." herkes gözlerini belerttiğinde hızlıca daha ciddi bir pozisyona geçtiler. Taehyung elbette kendini tutamamıştı, "Hani şu cennetin başındaki, baş melek olan anne? Oha çok güzelsiniz!" dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastım. Arkadan Yoongi yanıma adımlayıp, "Senin şu merakın ve tutamadığın dilin Taehyung.." annem kendini tutmayıp kahkaha attığında herkes gülmeye başladı. Ben de tebessüm edip başımı iki yana salladığımda annem lafa girdi, "Evet sanırım o anne benim ve teşekkür ederim Taehyung." "Oğlum kadın adımı söyledi kutsandım sanki." tekrar kahkaha attığımızda Taehyung'a ters bakışlar atan Yoongi'ye bakıp güldüm ben de.

Namjoon araya girip yavaşça öne eğildi, "Memnun oldum efendim, Namjoon ben." annem Namjoon'un omzuna elini koyup yavaşça okşadı. "Kendinizi tanıtmanıza gerek yok ben sizi zaten tanıyorum." gülümseyerek devam etti, sırasıyla gözlerini çocuklarda gezdirdi. "Namjoon, Jin, Taehyung, Jungkook, Jimin ve..." Jeongguk'a geldiğinde duraksamış "ve sen benim oğlumun içindeki iyiliği her zaman yaşatan Jeongguk." yüzündeki gülümseme o kadar minnettardı ki Jeongguk'a bakıp gülümsemeden edemedim. Utanmış, mahçupça gülümsüyordu.

Herkese güzel bir tebessüm hediye etmiş ve konuşmuştu, "Sizinle çok daha uzun vakit geçirmek isterdim fakat Hoseok ile konuşup dönmem gerek. Umuyorum ki tekrar görüşeceğiz. Merhametle kalın." demiş ve bana dönmüştü. Bense yavaşça kafamı sallamış ve balkona yaklaşmıştım. Bu sırada annem Yoongi'nin yanına adımlamış, "Çok daha iyi görünüyorsun güzel Yoongi'miz, güzel oğlum kendine dikkat et olur mu? Hâlâ çok zayıfsın yemeğini ye." gülümseyip kocaman sarıldığında, Yoongi'nin bedeninin titrediğini görmüştüm. Ellerini korkakça annemin beline dolamış, titreyen sesiyle "Dikkat ederim, merak etmeyin siz. Teşekkür ederim ayrıca o sizin güzelliğiniz." birbirlerinden ayrıldıklarına Yoongi'ye kaşlarımı çatıp dikkatle baktım, yüzünde buruk bir tebessüm vardı, uzun zaman sonra bir annenin onunla böyle ilgilenmesi elbette içten içe annesini hatırlatmış, onu üzmüştü.

Red Hunter | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin