10. Acı Gerçek

659 102 628
                                    

Yazardan mini not: Sakin sakin nefes alarak okuyun bu kadar şeyi kaldıramayabilirsiniz 😉

-🤍-

- Yapma lanet olası! DUR ARTIK! Dur-

Nefes nefese uyanmıştım, gördüğüm kabus her gece gördüklerimin aksine bu sefer daha da ağırdı. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken, banyoya ilerledim.

Yüzüme su çarpıp çekmeceden ilacımı aldım. Geri dönüp kendimi yatağa bıraktım, tavanı izliyordum, gözümdense benden izinsiz bir göz yaşı süzülüyordu.

Derince bir nefes alıp oturur pozisyona geldim, burnumu çekip yanağımdan akan yaşı sildim. Ayağa kalkıp bütün kıyafetlerimden kurtuldum,

Hoseok

Dün akşam yaşanan olaydan sonra dağa dönmemiş, kedi adamı izlemiştim. Sabaha kadar terler içinde kalmış sürekli mırıldanmıştı. Acı çektiği yüzünden belli oluyordu. Sürekli birine durması için yalvarıyordu. Aynı...

Aynı hastanede yaptığı gibi. Ben bunları düşünürken, o büyük bir hıçkırıkla uyandı. Yüzüne yapışan terli saçlarını geriye attı. Şimdi alnını her zamankinin aksine görebiliyordum. Yüzünü yıkayıp sakinleşti. Duygularını saklamakta iyiydi, ama yalnızken koyveriyordu resmen.

Şu anda ise üstündeki her şeyi çıkarmıştı. Çırılçıplaktı, süt beyazı teninini gözlerimin önüne serdiğinin farkında değildi fakat bu tenin üstünde çok fazla kusur vardı. Çok fazla iz.

Oysa ki bu güzel tene sadece ben yara izi bıraktım sanmıştım. Bir anda camından dışarı baktı, beni elbette göremezdi, camının dışındaki yangın merdiveninde oturuyordum şu anda. Ama görünmezdim.

Kafamı yatırıp gözlerinin içine baktım. Koyu kahve gözlerinin önüne düşmüş gözleriyle aynı renkte olan saçlarının izin verdiği kadar,  farkında bile olmadan bana, gözlerimin tam içine bakan adam. Niye bu kadar..?-

Kutsal ateş aşkına ne diyordum ben?

Sinirle ayağa kalktım ve dağa ilerledim.

(Yoongi)

Hızlı bir duşun ardından direk aşağıya indim, kabus yüzünden oldukça erken uyanmıştım. Daha Jin hyung bile kalkmamıştı.

Bugün ona bir iyilik yapıp kahvaltı hazırlayacaktım. Zaten yeterince yoruluyordu. Birgünde dinlenseydi. Hafta sonu olmasının avantajı da üstümdeydi, eminim normalden geç uyanırdı.

Mutfağa geçip yapmayı bildiğim her şeyi hazırladım, ardından masaya yardım etmeleri için Jungkook ve Taehyung'u uyandırdım. Sessiz olmaları konusunda uyardıktan sonra birlikte her şeyi hazırladık.

Şimdi sıra hyunglarımı uyandırmaktaydı, önce Namjoon hyung'u uyandıracaktım. O zaten anca ayılırdı. Odasının kapısını çalıp sakince içeriye girmiştim. Ama odada değildi. Yatağı hiç bozulmamıştı. Odadan çıkıp Jin hyungun odasına yöneldim. Kapıyı sessizce tıklatıp açtım. Namjoon hyung da buradaydı.

Yan bir şekilde uzanmıştı yanına, kafasını eline dayamış, kollarını yanındaki büyük bedene sarmış huzurla uyuyan Jin hyung'u izliyordu.

Namjoon hyung benim geldiğimi fark etmemişti, derin bir nefes aldı ve Jin hyung'un yüzüne düşen saç tutamlarını geriye attı, yanağına bir buse kondurup konuştu,

- Ne yapacağım seninle? Neden bu kadar yoruyorsun ki kendini?

Ben bu sırada kapıdan çıkarttığım kafamla olanlara şahit oldum, Jin hyungsa kıpırdanıp gözlerini hiç açmadan uykulu sesiyle konuştu,

Red Hunter | SopeWhere stories live. Discover now