BÖLÜM 14 HAYAT OYNU

337 323 26
                                    

Sabah kapının çalınmasıyla gözlerimi açtım. Birisi alacaklı gibi kapıyı çalıyordu. Ya da kapıyı kırmaya çalışıyorlardı. Sabah sabah bu sese dayanamayıp öfkelenmiştim ve biraz da korku vardı,içimde.

"İrem!"
İrem odama girince onun korkum ikiye katlanmıştı. Kötü olana bir şey olmalıydı. İrem'in yüzü ölü görmüş gibi bembeyazdı.
"İrem,iyi misin ? Ne bu halin,kapıdaki kim?"
"Hemen toparlan,gitmemiz gerekiyor."
Yanımda getirdiğim çantamı alıp İrem'i takip ettim.
"Mutfak penceresinden arka bahçeye atlıyacağız. Ondan sonra arkana bakmadan benimle birlikte koş."
"T-tamam."

Pencereden atlayamamaktan korkuyordum. Neyse ki korkumun beni yenmesine engel olup İremle atladık ve dediği gibi arkamıza bakmadan durmaksızın koştuk. Evden olabileceğice uzağa kadar koştuk. Artık adım atacak halim yoktu. Nefes nefese kalmıştık,ikimizde.
"İrem,dur biraz. Nereye gidiyoruz? Çok yoruldum. Şuradan şuraya gidecek halim kalmadı."dedim,tek nefeste ve devam ettim.
"Hem biz kimden,niye kaçıyoruz ?"
İrem biraz soluklanınca anlatmaya başladı.
"İşte çoğu günüm böyle başlıyor. Kapıya dayananlar babamın borçlu olduğu tefeciler. "
"İrem sen ne diyorsun ?!"

      Yazarın Anlatımıyla    
Güneşle İrem güvende değillerdi. Güneş tedirgin,
İrem ise çaresizdi. Güneş'i böyle bir hayatın ortasına attığı için oldukça pişmandı. İçinden 'Güneş'in hayatını da mahvettin, onu riske attın' diyordu. Eğer siz "Güneş yaşadığından pişman mı ? İrem ona 'bende kal' dediğinde bunu kabul eder miydi?"diye sorarsanız orası meçhul.
"İrem,ne yapacağız biz ? Orası hiç güvenli değil oraya bir daha geri dönemeyiz."
"Ben bilmiyorum. Güneş çok özür dilerim. Ben seni riske atmak istemedim. Üzgünüm."
derken Güneş'in telefonu çalmaya başladı.

Arayan babasıydı.
"Alo,günaydın baba. Nasılsın?"
"Günaydın kızım. Sesini duyunca daha da iyi oldum. Sen nasılsın? Alıştın mı ?"
Hergünkü gibi baba-koz  konuşmasıydı. Güneş evden ayrılınca daha sık arıyorlardı, birbirini.
"Ben de iyiyim. Alıştım,eve ve arkadaşlarıma."
Bir anda Güneş'in  kışlık evleri aklına dank etti.
"Babacığım bizim kışlık ev temiz mi ?"
"Evet,evet. Geçen temizlettik. Niye sordun ?"
"Hiç aklıma geldi."
"Hım. Neyse kızım ben seni gün içinde tekrar ararım. Şu an kapatmam gerek. Olur mu güzel kızım."
"Olur ,olur baba. Görüşürüz. "
"Görüşürüz."

Telefonu kapatınca İrem'e döndü, Güneş.
"Bizim kışlık ev vardı. Şimdi aklıma geldi. Bir süre orada kalabiliriz."
Önlerinden geçen boş bir taksiyi durdurup Güneş'in kışlık evine doğru ilerlediler.

Burak,Mert ve Emre Güneş'in başına bir şey geldiğini düşünüyorlardı. Ve bu düşünce onları ölmekten beter ediyordu. Güneş'i kısa bir sürede benimsediler. O olmadan kendilerini eksik hissediyorlardı. Ona çok alışmışlardı. Güneş'in gidebileceği yerlere bir kez daha baktılar. Sonuç her seferinde olduğu gibi yine hüsrandı. Onu bir türlü bulamıyorlardı.

Emre "Belki de bizden korkmuştur ve evine gitmiştir."dedi.
Üçü bunun olabileceğini düşünüp Güneş'in evine doğru arabayı sürdü,Burak. Ailesine bir şey çaktırmak istemiyorlardı. Eve vardıklarında bir umut doldu,içlerine. Kapıyı çaldılar.
Kapıyı açan Güneş'in annesi idi.

"Günaydın. Biz Güneş'in arkadaşlarıyız."
"Günaydın. Güneş'in başına bir şey mi geldi. O iyi mi?"
"İyi iyi merak etmeyin. Başıma bir şey gelmedi."dedi,Mert. Aslında bu söylediklerinden bile emin değillerdi."
"Oh içim rahatladı. Yanlış almazsanız niçin geldiniz?"
"Şey biz... Emre biz niye geldik?"diyerek soruyu Emre'ye yönlendirdi,Mert.
"Biz Güneş'in burada olup olma-"
"Güneş en sevdiği parfümü almayı unutmuşta bizden rica etti almamız için."dedi,Burak.
"Ya öyle mi? Hemen getireyim."dedi ve içeri girdi,Güneş'in annesi.
"Emre sen ne yapıyorsun?! Biz ailesine çaktırmamaya çalışalım diyoruz sen ne diyorsun ?"dedi, Burak.
"Ben ne dediğimin farkında mıyım?"
"Güneş buraya da gelmediyse nereye gitti ?"dedi,Mert.

Güneş'in annesi Zeynep Hanım aşağıya inince üçüsü sustular.
"İşte bu."dedi,Zeynep parfümü
uzatarak. Teşekkür edip oradan uzaklaştılar. Arabaya binip yollarda boş boş dolanıyorlardı. Nereye gittiklerini kendileri de bilmiyordu. Zaten şu an Güneş'in nerede olduğundan başka bir şey de bilmek istemiyorlardı. Bu sefer gerçekten çok umutlulardı,Güneş'in evine döndüğünden. Ama yine bir hüsran yine bir hayal kırıkığı karşıladı,onları.
 
1 saat sonunda hava almak için arabayı durdurdu,Burak.
Onların durdukları yerin biraz ötesinde orta boylarda,saçları beline kadar uzanan bir koz ilerliyordu. Güneş'e çok benziyordu.
"Şu Güneş değil mi?"dedi,Burak. Koşarak kıza doğru yaklaştı. "Güneş!"diyerek kızın elinden tutu ve kendisine çevirdi.
"B-ben çok özür dilerim. Bir arkadaşıma benzettim de... Pardon."
"Sorun değil."dedi ve umursamadan çekip gitti, kız.
Burak, Mert ve Emre 'nin yanına geri döndü.
"O değilmiş."dedi.
"Abi ya başına bir şey geldiyse,ye ölmüş-"devamını getiremedi Emre.
"Ona bir şey olursa-"dedi,Burak. O da bu cümleyi tamamlamak istemiyordu. Öyle olmasından korkuyordu.
"Abi iyi o !"dedi, Mert ama o da inanmıyordu,inanamıyordu.

Saat 21.00 dı.
"İrem,kahve yapıyorum. Sen de içermisin?"
"Olur."
Güneş kahveleri yapıp salona getirdi.
"Güneş sen bana ilk gün hikayeni anlatmıştın ya bazı yerleri tam anlatmadın. Anlatmak ister misin? Senin hayatını ne değiştirdi?"
"Benim hayatımı küçük bir kağıt parçası değiştirdi. Kağıt küçüçüktü ama hayatımı mahvetmeye yetti. Bir sabah uyandım ve katlanmış bir kağıt buldum. Açtım,okudum yazanları ve o günden sonra benim güneş'im doğmadı. Her yer karanlıktı. Her gece hayatımın yoluna gitmesini,çektiğim acıların bitmesini istedim. Acaba ölecek miyim? Öleceksem ne zaman? Sevdiklerim zarar görecek mi benim yüzümden,
acılarım bitecek mi, biticekse ne zaman?  Aklımda bir çok cevapsız sorular var ve ben artık çözüm bulmak istiyorum. Hayatım gözlerimin önünde umutlarım ve hayallerimle birlikte kayıp gidiyor ve ben bu duruma engel olamıyorum. O kağıdı bulduğumda kendime söz verdim. Ne olursa olsun pes etmiyecektim. Eğer ben pes edersem vazgeçersem kaybederim. Ben kaybetmek istemiyorum,kazanacağım. Hem pes etmek bana yakışmaz."

" 'Bak kötü bir döneme girdiğinde ve herşey sana karşı göründüğünde bir dakika bile dayanamayacağın gibi hissetiğindr sakın pes etme! Çünkü orası gidişatının değiştiği yer ve zamandır.' demiş Mevlana. Bizde onun dediği gibi pes etmeyeceğiz. Her zaman olumlu düşünmeye çalış. Hatta bir gün pes etmediğin için kendine teşekkür bile edeceksin. Daha demin de 'küçük bir kağıt parçası hayatımı mahvetti' dedin ya bazen küçük şeyler bizi mahvederken,darmadağın ederken bazen de bizi mutlu eder. Hayat işte bu. Ne olacağı belirsizlik içinde yaşamaktır,hayat. Bizi darmadağın eder ve senin pesmemeni,güçlü olmanı ister.
Hayat,bir oyun sen de bu oynu kurallarına göre yaşamasın. Bu 'hayat' denilen oynun üstesinden gelirsek kazanan biz olacağız. Artık geç oldu, uyusak iyi olur ve hergün bugünden daha iyi,daha güçlü olacağız. Buna söz veriyormusun ,Güneş?"
"Söz!"dedi,Güneş acısına gülerek.

Peki ya siz? Siz daha güçlü olacağınıza söz
veriyormusunuz?

Bu bölüm bu kadarlıktı. Umarım beğenmişsinizdir. Bu bölüme kadar en sevdiğiniz karakter kim ve nedenini yorumlarda yazın, bakalım. Hepinizi seviyorum. Görüşmek üzere...

#vampirlerlesavaş#
#gzde387#
#hayatoynu#
#vazgeçmemek #
#güçlüdurmak #

VAMPİRLERLE SAVAŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin