Bölüm3 BENİM YÜZÜMDEN

634 512 126
                                    

" O günün, yasimin kucuk olmasina ragmen  kalbime saplanan o katlanilmaz aciyi unutamiyirum. Altı yaşındaydım, annem kansere yakaladığında.Günlerin çoğunu hastanede geçirdiğinde sadece altı yaşındaydım. Ben her zaman annemi sorduğumda bana 'anneni iş yerinden çağırdılar'
derlerdi. Akşama kadar annemin gelmesini beklerdim
ama o...  O gelmezdi. Sonra babama sorardım.'Baba annem nerede, ne zaman gelecek,beni özlemiyor mu?"diye hergün,her allah'ın günü sorardım. Ve aldığım cevap 'annen teyzenlerde
on-onbeş gün kalacak.' olurdu.
Ve nedense bu günler bitmek bilmezdi. Sonunda bir gün annem eve geri geldi. Hem de elinde onlarca ilaçlarla. Düzenli olarak ilaçlarını kullanıyordu ancak pek bir faydası olmazdı. Bir ara babamın acilen yurt dışına çıkması gerekti. Bir hafta yurt dışında kalacaktı. Babam gittikten birkaç gün sonra annem'in ağrıları çoğalıdı. Çok
kötüydü. Gecenin yarısıydı fenalaştığında. Bir yandan ağlıyor ,bir yandan yardım istiyor,bir yandan fa anneme iyileşeceğini söylüyordum.
Baktım,böyle olmayacak komşulardan birinin kapısını çaldım. 'Annem hasta ,yerde
yatıyor.'diyince koşarak geldi.
Annem'in nabzına baktı ve..."
Burak artık göz yaşları ile konuşuyordu. Göz yaşları bize
annem artık 'ÖLDÜ ' diyordu.
"  'Sonra sonra yaşamıyor ' dedi adam. Annem ölmüştü. Benim yüzümden annem ölmüştü! Daha erken adamdan
yardım isteyebilirdim. Annem şu an yaşayabilirdi!" 
  Bugün iki kez annesinin konusu açılmıştı.Artık dayanamamış ,patlamıştı.

"Burak ,lütfen ağlama senin yüzünden ölmedi annen. Sen elinden geleni yapmışsın. Annenin ömrü buraya kadarmış. Kendini lütfen suçlama."dedim,teselli etmek için.  "Anlamıyorsun, anlamıyorsunuz! Ben zamanında anneme yardım edemedim. Zamanında yardım isteseydim annem yaşayacaktı!"
"Hayır Burak! Annen kanser yüzünden öldü."
"Ve yanlış ilaçlar yüzünden "
diye ekledi Mert.
"Yanlış ilaçlar mı " dedim şaşkınlığımı gizliyemiyerek.
Burak'ı böyle görmek içimi acıtıyordu. Tabii benim sorum yüzünden bu hale gelmesi benim üzülmemi etkileyen en
büyük etkendi.

Keşke sormasaydım , o soruyu. Ahh, bir de keşkeler fayda etse...
İstemsiz bir şekilde kendimi Burak'ı sararken buldum. O da
bana sarılıyordu. Bir kaç dakika bu şekilde kalıp benden ayrıldı. Ve yine sessizliğimiz
sahnede rol alıyordu. Sessizliğimiz bize çok şey anlatıyordu...
 
Burak biraz da olsa kendine gelince saatin 18.50 olduğunu fark ettim. Burak'ın yanında biraz daha durup ona destek
olmak isterdim ancak saat geç olmuştu. Gitmeden önce Burak'a " Ben senden çok ama
çok özür dilerim. Sana bu soruları sorarak yarana tuz basmak ,canını yakıp senı üzmek istemezdim. Çok üzgünüm."dedim.
"Yo yo kendini kötü hissetme
hem anlatmak , birisine içimi boşaltmak iyi geldi. Kusura bakma seni de dertlerimle boğdum. Dinlediğin için teşekkürler."
"Ne demek dertlerimle seni boğdum?! Asıl ben teşekkür ederim. Bunları benimle paylaştığın için."

"Ben artık gitsem iyi olacak. Yarın okulda görüşmek üzere."
"Peki, madem öyle diyorsun
öyle olsun.Hadi gel bırakıyım seni."
"Yok Burak,teşekkür ederim. Ben hemen bir taksiye atla-"
Daha sözümü bitirmeden konuşmaya başladı." Seni buraya ben getirdim ve ben götüreceğim. Sizde bizle gelin hazır gitmişken sizi de bırakayım."dedi Emre ile Mert'e dönerek.
"Vay be! Burak'a bak sen.Bizi
evinden kovarmışta..."dedi Emre Burakla alay ederek.

Aşağıya indiğimizde Burak'ın babası çalışma odasından çıkıyordu."Gidiyormusunuz çocuklar?"diye sordu. Ömer hoca çok cana yakın, iyi bir eğitimcidir. "Evet Ömer amca ."dedi Emre.
"Kalsaydınız beraber akşam yemeği yerdik."dedi.Teşekkür edip bu teklifini geri çevirdik.
"Baba ben Güneş'i ve bizimkileri bırakıp geliyim."
"Tamam,ben götürürüm. "
Ömer hoca eline arabanın
anahtarını alıp bize doğru geldi. Kapıyı açtığı zaman bizi
donduracak şekildeydi hava.
Ömer hoca grajdan arabayı çıkartıp yanımıza geldi.Teker teker arabaya binip yola çıktık.
" Kızım senin evin nerede,şu yoldan mı gidiliyor?"
"Evet hocam. İlerdeki Papatya pastanesinden sağa dönünce Gökyüzü apartmanı var ,orada oturuyorum."

"Ee kimin kızısın sen?"
"Fatih Karaduman'ın kızıyım."
"İnanamıyorum. Yoksa sen şu ünlü mimar Fatih Karaduman'ın kızı mısın?"dedi
Emre şaşkın bir şekilde.Gülümseyerek "Evet."dedim.
Araba durunca eve geldiğimi fark ettim."Çok teşekkür ederim. Kusura bakmayın sizede zahmet verdim."dedim arabadan inerken.
"Ne zahmeti kızım. Estağfurullah."
"Buyrun geçin isterseniz . Bir şeyler ikram edip öyle giderdiniz."
"Teşekkürler. "

Araba gidene dek apartmana girmedim. Ne oldu bir günde anlamadım ama birden Burak,
Emre ve Mert üçlüsüne kendimi çok yakın hissediyordum.Eve girince babam çizim yapıyor ,annem ise telefonla konuşuyordu."İyi akşamlar "
"İyi akşamlar güzel kızım. Ödeviniz bitti mi ?"
"Evet ,anneciğim bitti.Ben çok yorgunum odamda biraz dinleneceğim.Bir şey olursa seslenirsin bana."
"Tamam kuzum, sen dinlen.
Bak sormadım,aç mısın?"
"Aç değilim. "dedim ve odama çıktım.

Ahh canım odam benim... Herkesin odası ve içinde ki eşyaları onun herşeyidir. Ağladığım zaman göz yaşımı silen yastığım...
Beni herşeyden koruyan yorganım...
Kimi zaman yanlızlığıma ortak olan kitaplarım benim herşeyim...

Çantamı yatağa bırakıp duşa girdim. Duştan çıkınca üzerimi giyinip hızlıca saçımı kurutmaya başladım. Uykum
giderek artıyordu.Saçımı kurutma işlemi bitince yataga uyumak için girdim. Uykuya dalmadan önce aklıma Burak geldi.Aylarca gıcık, duygusuz,
ruhsuz dediğim çocuk ne kadar da zor günler atlatmış,
ne kadar da acı çekmiş...

Çoğu insan acısını içine gömüyor ve dışarıya hiç bir şeyi yokmuş gibi mutlu olan yüzü gülen kişi rolüne bürünüyor. SENDE BUNLARDAN BİRİ MİSİN ?

Bu bölüm bu kadardı umarım hoşunuza gitmiştir...
                     
                            #Vampirlerlesavaş#

VAMPİRLERLE SAVAŞ Where stories live. Discover now